19 Nisan 2015 03:42

Peki ya Kürt'ün canı?

Cezmi’nin, yaşları küçük 6 çocuğu var. Fotoğrafta çocuklarından birisi yanında. Tebessüm ediyor. O çocuk bir daha gerçekten ne zaman, nasıl tebessüm eder ya da biz o çocuğu bir daha nasıl duyarız bilmiyorum. Geçtiğimiz haftalarda öldürülen Kürt çocuklarını, Kürdistan’ın Peter Pan’larını yazmıştık. Tek bildiğim; o Peter Pan’lara 6 tanesi daha eklendi.

Paylaş

Faruk AYYILDIZ

Bu yazı her gelişmenin sonucunda Kürt'ün kaderine yine ölümün düşmesi üzerine yazılmıştır.
Geçtiğimiz hafta Ağrı’da yaşananlar herkesin malumu. Çok açık bir devlet provokasyonunu izledik, yaşadık. Ortaya çıkan fotoğraf ve videolar iktidarı ciddi şekilde boşa düşürdü, her devlet kurumu bir diğerini yalanlayan, çelişkili açıklamalar yaptı. Son olarak Ağrı Valisi BBC’ye konuştu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘elimizde görüntüler var’ açıklamasını yalanlayarak, ellerinde çatışmaya ve sonrasına dair görüntü olmadığını söyledi. Valinin söyledikleri diğer tüm medya kuruluşlarına da haber oldu. Herkes, hepimiz Valinin Erdoğan’ı yalanlamasını ön plana çıkardık, bunun önemine dikkat çektik. Ancak Valinin anlatısı sadece görüntülere ilişkin değildi. Vali, ölmüş olmasını kimsenin dert etmediği HDP’li Cezmi Budak ve yaralanan Cenap İlboğa ile ilgili de konuşuyordu. Valiye göre iki sivilin elinde silah olup olmadığı belli değildi ama onlar HPG’liler ile hareket eden milislerdi ve öldürülmeleri normaldi. Devlet tarafından Ağrı’da öldürülen biri gerilla, diğeri sivil iki kişiyle ilgili genel algının bu olduğu aşikar. Devlet iki Kürt'ü öldürüp, birisini de yaraladığı için kendisiyle gurur duyuyor. Peki, bu ölümler için biz neler dedik? Birisi gerilla, diğeri sivil iki kişinin yaşamını yitirmesi hiçbirimiz için gündem dahi ol(a)madı. Valinin, açıkça katledilen bir sivil için ‘oh oldu’ minvalindeki açıklamaları da sosyal medya dışında tepki görmedi.

CENAZE SIRASI: BAKUR DEĞİL ROJAVA

Seçim yaklaştıkça AKP’nin, Kürtleri çatışma ortamına çekeceğine dair ipuçları belli bir süredir yazılıyor. Belki doğrudan ‘çatışmasızlık’ sürecinin biteceğini söylemek iddialı olur ama kamuoyunda; ‘AKP, milliyetçi oyları tekrardan toparlayabilmek için çatışma ve asker cenazelerine ihtiyaç duyuyor’ fikri ciddi bir kesimde hayat bulmuş görünüyor. Kürtler için bu fikrin farklı boyutları var.

İki yıldır devam eden süreç, TSK ile PKK arasındaki çatışmaları durdurmuş, gerilla cenazelerinin gelişini engellemiş olsa da savaştan yorgun düşen Kürtler için yeni bir cephe açılmıştı; Rojava. Devrimden bu yana Kobanê yoğunluklu yüzlerce (tam sayı net değil ancak yüzlercesini geçmiş olması muhtemel) cenaze geldi. O cenazeler kitlesel ama sessizce defnedilmeye devam ediyor.

Kuzeyli Kürtler için diğer can sıkıcı olan; Türkiye’de devam eden sürecin Kürt'ün sokağına, yaşamına yansımadığı gerçeği. Dağlarda çatışma büyük oranda durmuş olsa da ‘çatışmasızlık’ süreci boyunca şehirlerde sayısız Kürt, polis ve askerlerce katledildi. Kimi kalekol protestosunda, kimisi çocuktu, kimisi başına isabet eden gaz bombasıyla. Üç gün önce bir haber başlığı daha gözümüze çarptı; ‘Kürt'ün canı 4 TL mi?’ diye. Sınırda TSK'ye bağlı askerlerce katledilen Rojavalı kadının soruşturmasında katil askerlere takipsizlik verilmiş, üzerine devlet, askerlerden kurşun parası olarak 4 TL almıştı. Süreç boyunca benzer sayısız örnek saymak mümkün. Kobanê protestolarındaki can kayıpları dahil olmak üzere Nihat Kazanhan dışında öldürülen Kürtler, öldürüldükleriyle kaldı. 12 yaşındaki Kazanhan’ı katleden polisin tutuklanması ise devletin ‘adaleti’nden değil Cizre halkının, ayaklanmasındandı. O polis tutuklanmadan ilçede tansiyon düşmeyecekti ve ortaya çıkan görüntüler sonrası devlet erkanı için bu müdahale zorunlu hale gelmişti.
Ağrı’da katledilenlerin payına ise öldürülen sayısız Kürt'ün payına düşenler düştü. HPG’linin ölümü ‘savaş gerçekliği’ psikolojisinden olsa gerek aşırı normal karşılanırken, öldürülen sivil Cezmi Budak’ın da gündem olduğunu söyleyemeyiz. Gündem ol(a)madığı için; ‘Cezmi Budak’ın katilleri nerede?’ sorusu sorulamadı.
Ağrı’da yaşananlara ilişkin yoğunlaşılan sonuç; ‘Asker ölmediği için provokasyon boşa çıktı.’ Ağrı’nın ‘çözüm süreci’nden öte ‘seçim süreci’nde HDP adına ‘kırılma nokta’larından olduğu gerçek. Olası bir asker ölümünün AKP’ye yarayacağı tezi bir kenara HDP’nin birçok kentte hareket alanını kısıtlayacağı, HDP adına oluşan pozitif havayı kötü etkileyeceği tahmin edilemeyecek bir durum değil. Ancak bu insanlar çocuklarını, ailelerini toprağa vermeye devam ediyorken tabanda mekanik kabul görebilecek bir gerçeklik de değil.

O yüzden seçim, süreç, insan canı tartışmaları arasında bazı sorular akla geliyor.

*Sadece Türk tarafının kaybı ya da canının yanması hassasiyetini Kürtler ne kadar daha kabul edecek? Bu ‘duygusal kopuşu’ hızlandırıyor mu?

*Yaşamını yitirenlerin aileleri hakkında bir fikrimiz var mı?

*‘Devlet provokasyonu boşa çıkartıldı’ güveniyle, ölümleri tartışmadığımız bir ortam ne kadar sağlıklı?  Bundan sonraki ölümlerin önüne böyle geçilebilir mi?

*Açıkça infaz edilen Kürtler için hangi hukuksal adımlar atılacak?

Bu sorular cevap bekliyor ancak cevap bulabilir mi bilemiyorum. Yazıyı bitirirken; Cezmi Budak’ın ölümünün ardından haber sitelerine yukarıdaki fotoğraf düştü. Cezmi’nin, yaşları küçük 6 çocuğu var. Fotoğrafta çocuklarından birisi yanında. Tebessüm ediyor. O çocuk bir daha gerçekten ne zaman, nasıl tebessüm eder ya da biz o çocuğu bir daha nasıl duyarız bilmiyorum. Geçtiğimiz haftalarda öldürülen Kürt çocuklarını, Kürdistan’ın Peter Pan’larını yazmıştık. Tek bildiğim; o Peter Pan’lara 6 tanesinin daha eklendiği.

ÖNCEKİ HABER

Bazen şüpheleniyorum

SONRAKİ HABER

Seka Sure; insanlığın yakıldığı yer

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...