10 Nisan 2015 01:30

Eksik gülüşlü yaşamlar

Ben sadece savaşın gölgesindeki yerde ve zamanda değil, ezenin olduğu her yerdeyim.

Paylaş

Azad Kızmaz
E tipi C.İ.K D-5 Amasya

Katliama ramak kala Şengal dağlarının bağrına sığınmış Ezidi bir çocuğum. Eksik gülüşlü yarım kalan hayatımı ölüm çığlıkları altında tamamlamaya çalışıyorum. Buz kesen soğukta parmaklarım donmuş, hareketsiz duruyorlar ve kangren olmak üzereler. Bizi inançlarına kurban vermek isteyen, gözleri kan bürünmüş zalimlerin yok etmeye çalıştıkları güzel yarınlara dair düşlerimiz gibi duruyorlar. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur damlalarının çıplak vücuduma kurşun gibi değmesine aldırmayın; ben alıştım, bedenim alıştı bu çıplaklığa. Yalınayak dolaştığıma aldanıp, son fermandan hançerlenmeden kurtulmaya çalışırken kaybettiğim ayakkabıları aradığımı da düşünmeyin. Çünkü hiçbir zaman tanışamadı bu ayaklar pabuçlarla. Buna sebep fermanlar, katliamlar, sürgünler ve kaçışlar bin yıllardır dolaşır hançer gibi boynumda. Yoksulluk, açlık kokan nefesler ve bunların eseri olan hastalıklı bedenler bir misafir gibi durmaz yanımızda, bir ev sahibinin alışkanlığıyla dururlar yanı başımızda. Yokluklarında eksikliğini derinden hissettiğimiz uzuvlar misali, tüm bunlar da bir ve bütün olmuşlar bizimle.

Asır asır zaman içmiş, yok edilmek istenen bir halkın tarihini gözbebeklerinde taşıyan bakışlarımdan, yaşımı göstermeyen duruşumdan ürkmeyin. Ezilenlerin psikolojisine yabancı olmayan ruhlara sorun beni, benim hakkımdaki bilinmezlikleri. İşte o zaman korkunun kaynağı olan sırlar çözülecek, tanımaya başlayacaksınız beni. Üşenirseniz uzak diyarlarda da aramayın beni, sol yanınızda taşıdığınız  yüreğinize sorun. O alır götürür sizi Kobane’ye Miştenur Tepesine Arin’in bedenini kurtuluşumuz için siper ettiği, ölümsüzleştiği toprağa. Daha güzel bir yaşam için ölümü tercih kılanların yanına. Ölümün sıradanlaştığı zamanlarda gözü yaşlı bir ananın ağıt yakan dilinde, ölümlerin nicelikleri anlamsızlaştırdığı anlarda isimsiz bir mezar taşının altında bulabilirsiniz beni. Bombaların viraneye dönüştürdüğü tek gözlü evimizin yıkıntıları altında, ruhu eksik bedenimi kemirerek yaşama tutunmaya çalışan farelerin pençeleri arasında da izime rastlayabilirsiniz. Beni fark ettiğinizde boşuna ses tellerinizi yormayın, çünkü havan topları sağır etmiştir beni, duymaz olmuştur kulaklarım. Yaşayan bir ölü gibi yıkıntılar arasında dolaşırken kaybettiğim anamın kokusunu içime çekmeye çalışırken karşıma dikilseniz bile size görmeyebilirim, ağırlığımı aşan bir bombanın parçaları kör etmiş olabilir gözlerimi. Kurşunların doğal olmayan pencereler açtırdığı bir duvarın dibine sığınmış, ürkek ürkek çevreme göz gezdirirken de karşılaşabilirsiniz benimle. Sakın ola ki o an yürümem için zorlamayasınız olur ya ayaklarımı sınırsızlığa çizilmiş bir sınıra döşenmiş mayına kurban vermiş olabilirim. Sadece bombalama seslerinin ölüm sessizliğini yardığı zifiri bir karanlıkta elinizi tutmam için uzatmayın, tutamam. Kim bilir hangi yangının alevleri onları sarmalayarak yanık et kokusunu katmıştır rüzgara.

Savaş ganimeti adı altında ele geçirilip köleleştirilmek istenen Ezid’i bir kız çocuğuyum, ruhunu satanlara esir düşmüşüm. Musul pazarlarında eşya misali pazarlığa çıkarılmışım. Dewreş ve Adulelerin ölümsüz aşkını taşıyan damarlarımdaki kanla, ölümü teslimiyete yeğlemiş ve intihar ipliğinde teslim almıştır ecel meleği ruhumu. Ben sadece savaşın gölgesindeki yerde ve zamanda değil, ezenin olduğu her yerdeyim. Ve ruhları kirlenmiş tüm insanların kalbinde ve görmek isteyen tüm gözlerin göz bebeklerindeyim.

ÖNCEKİ HABER

Makine eski parmak acısı yeni

SONRAKİ HABER

Uçak faciası, yalanlar ve gerçekler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...