01 Nisan 2015 01:41

Tek tek değil hep birlikte...

Bizler Çorlu Avrupa Serbest Bölgesinde bulunan Şahinler Holdinge bağlı Modavizyon fabrikasında çalışan bir grup işçiyiz. Fabrikada çalıştığımız koşulları anlatmak üzere bu mektubu yazıyoruz.

Paylaş

Modavizyon’dan bir grup işçi
Çorlu

    
Merhaba Evrensel okurları
Bizler Çorlu Avrupa Serbest Bölgesinde bulunan Şahinler Holdinge bağlı Modavizyon fabrikasında çalışan bir grup işçiyiz.  Fabrikada  çalıştığımız koşulları anlatmak üzere bu mektubu yazıyoruz.

Modavizyon’da erkek ceket-pantolon üretimi yapılmaktadır. Fabrikada yüzde 90’ı kadın olmak üzere toplam 600-700 işçi çalışmakta. Trakya’nın çeşitli yerlerinden işçiler gelmektedir. Öyle ki 1 saat, 1 buçuk saat uzaklıkta olan Lüleburgaz, Vize, Kıyıköy, Saray, Tekirdağ’dan gelenler dahi bulunmaktadır. Günde 10 saat ve haftanın 2 günü (salı ve perşembe günleri ise) mesaili çalıştığımızı düşündüğümüzde uzak yerlerden gelen arkadaşlar neredeyse gece yarısı evlerine ulaşmaktadırlar.

Sabahtan akşama kadar belli saat arasında başımıza dikilip verim ölçmekte ve belirlenen sayıyı vermemiz istenmektedir. Sayıyı vermeyen işçiler deşifre edilip “düşük verim panosuna” fosforlu kalemlerle çizilerek asılmaktadır. Arkadaşlarımızla yarış eder gibi çalıştırılıyoruz. Konuşmak, bir şey istemek için arkaya dönmek ya da sağa sola baksak hemen başımıza dikiliyorlar. İki kişinin vereceği verimi bir kişiden istemekte. Birgün yüzde 100 çalışan elemandan ertesi gün yüzde 100’ün üzerine çıkması beklenmektedir. Hatta özürlü kontenjanından çalışan bir işçiden de normal sağlıklı bir işçi gibi yüzde 100 verim vermesini beklemektedirler. (Aynı işi yapan normal işçiden o iş için 150 tane istiyorsa özürlü işçiden de 150 tane istiyorlar.) 

Fabrika toplama kampı gibi. Hastalanmak izin almak yasak. İşyerinde dahi hastalanan işçiler tekerlekli hasta sandalyesi ile revire götürülüp doktor kontrolünden sonra tekrar işine dönmektedir. Revir dediğimiz yer ise Avrupa Serbest Bölgesi içinde bulunan bir klinik. Doktorun hastaneye sevk kağıdını grup başlarına götürdüğümüzde “Senin hiçbir şeyin yok , git çalış” denilip tekrar iş başı yaptırılmakta. Kazara hastaneye gidip rapor aldığımızda da yine grup başları devreye giriyor rapor yukarı muhasebeye verilmiyor. Böylelikle devamsızlık yaptık diye raporlu olduğumuz halde iki gün maaşımız kesiliyor. Parmağımıza bazen makinelerin iğneleri batıyor, revire götürülüyoruz doktor ilk müdahaleyi yapıyor bazen ciddi durumlar olduğunda hastaneye sevk ediyor ancak yine içeriye gittiğimizde grup başları “Küçücük iğne, bunun için hastaneye mi gidilir. Git işinin başına” deniliyor. Özel bir iş için bir gün izin istemek için günler öncesinden söylüyor, adeta sanki yalvarıyoruz izin için. Yıllık izin ise doğru dürüst kullandırılmıyor. 10-15 yıl çalışan işçilerden halen hiç yıllık izne çıkmayan işçiler bulunmakta.

Dedik ya toplama kampı gibi, fabrikada  kadın işçilere 9 adet tuvalet kabini bulunmakta 400-500 işçi molalarda ya da yemek saatinde ihtiyacını karşılamak zorunda. Molalar haricinde tuvalet için izin istediğimizde 1 gün gidersek 2. gün izin almak zor. Grup başları “tuvalet ihtiyacınızı terbiye edin” diyor.
Yemekler yine Şahinler Holdingin sahibi olduğu bir firmadan çıkıyor. Avrupa Serbest Bölgesi’nde bulunan tüm fabrikalara da bu şirketten yemek dağıtımı yapılmakta. Yemeklere yemek demeye bin şahit ister. Berbat durumda çoğu günler yemeğe çıkıp almadan aç aç akşam ediyoruz. Güzel bir yemek olduğunda (Bu neredeyse ayda 1 olur) grup başları nöbet tutmakta fazla yemek alınmasın diye. Fabrikada iki defa gıda zehirlenmesi oldu. Önce revire giden işçiler daha sonra hastaneye gitti. Hastanede yapılan testlerde gıda zehirlenmesi olduğu ortaya çıksa da bir şekilde örtbas edildi. Yemek yemeyip de işyerinde kalan işçilere maske dağıtıldı ve denetime gelenlere sudan, ya da tuvaletlerden mikrop kapılmış diye geçiştirildi. Gıda zehirlenmesinden hamile bir arkadaşımız bebeğini kaybetti.

İşte bizler bu şartlar altında çalışıyoruz. Verim yüzünden birbirimize düşürülüyor, böylelikle biz işçilerin birlik olmasını engellemeye çalışıyorlar. Bu duruma tek tek karşı çıkmaya çalışan arkadaşlarımız oluyor. Ancak bunun tek tek değil de hep birlikte karşı çıkarsak bir etkisi olacağını da biliyoruz. Bu çalışma koşullarını bir nebze olsun değiştirebilmek için biz işçilerin artık birlik olması gerekmektedir. Hani derler ya “Bir elin nesi var, iki elin sesi var...”

ÖNCEKİ HABER

İnsanlık, yurttaşlık, Türklük

SONRAKİ HABER

Özelleştirme Türkiye’yi karanlığa gömdü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...