30 Mart 2015 01:10

Yemen ateşi bütün bölgede mezhep savaşını tutuşturabilir

Suudi Arabistan önderliğinde Yemen’de başlatılan askeri müdahale bölgesel bir çatışmanın fitilini ateşlemeye aday olarak değerlendiriliyor. Siyasi gözlemciler bu müdahalenin sadece Ensarullah olarak bilinen Şii Husilerin Yemen’deki ilerleyişine karşı değil İran’ın bölgedeki yükselişine karşı bir müdahale olduğu görüşünde birleşiyor.

Paylaş

Ali KARATAŞ
Yusuf ERTAŞ

Suudi Arabistan önderliğinde Yemen’de başlatılan askeri müdahale bölgesel bir çatışmanın fitilini ateşlemeye aday olarak değerlendiriliyor. Siyasi gözlemciler bu müdahalenin sadece Ensarullah olarak bilinen Şii Husilerin Yemen’deki ilerleyişine karşı değil İran’ın bölgedeki yükselişine karşı bir müdahale olduğu görüşünde birleşiyor. Nitekim 18 Ağustos 2014’te başkent Sana’yı kuşatan Husiler’in 22 Eylülde Sana’da hakimiyeti ele geçirmesi Suudi Arabistan’ın yenilgisi İran’ın zaferi olarak yorumlanmıştı. Abdulbari Atvan askeri müdahaleyi “Suudi Arabistan İran’a karşı bölgedeki heybetini tekrar geri kazanmak için savaş açtı” şeklinde değerlendirdi.

MEZHEPSEL ÇATIŞMALAR ALEVLENİR

Gözlemciler, ilk kez bu kadar yüksek sesle ilan edilen Sünni blok tarafından Şii İran’ın bölgesel genişlemesine karşı başlatılan bu müdahalenin bölgede bir mezhep çatışmasını alevlendirebileceği endişesini dile getiriyor. Suudi Arabistan’ın, Suriye, Irak ve Lübnan’da İran destekli gruplara karşı Sünni grupları desteklediğine dikkat çeken Albilad gazetesi “Ortadoğu Sünniler ve Şiiler arasında büyük bir patlamaya doğru mu gidiyor?” sorusunu soruyor. Suudi Arabistan 2011 yılında Bahreynli Şiilerin demokrasi ve eşit yurttaşlık talepleri için başlattığı barışçıl gösteriler nedeniyle Bahreyn’e askeri müdahalede bulunmuştu.

SUUDİ ARABİSTAN İRAN KARŞITI CEPHENİN MERKEZİ

Sami Kalib Al-Akhbar gazetesindeki yazısında, Suudi Arabistan’ın müttefiklerini İran’a karşı birleştirdiğini belirterek, “Mısır-Türk düşmanlığına rağmen, Suudi Arabistan İran projesine karşı bir seferberliğin merkezi olmaya çalışıyor” diye yazdı.

Suudi Arabistan’ın sadece Husilere karşı savaş ilan etmediğinin aynı zamanda bölgesel düşmanı İran’a karşı doğrudan meydan okuduğunun altını çizen Abdulbari Atvan, Suudi Arabistan’ın Yemen saldırısı ile bölgesel arı kovanına çomak soktuğunu belirterek askeri müdahaleyi, “Suudi Arabistan, son derece değişken bölgede en değişken ortamlardan birinde tehlikeli bir maceraya girişti” şeklinde yorumladı.

HİZBULLAH KINADI

Rusya taraflara bir an önce ateşkes çağrısında bulunurken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın askeri müdahaleyi görmezden gelerek İran ve Husilere bölgeden çekilmesi çağrısında bulunması dikkat çekti. Hizbullah’tan yapılan yazılı açıklamada ise, “Kardeş Yemen halkını, milli ordusunu ve önemli kurumlarını hedef alan ABD-Suudi Arabistan saldırısını ve buna destek veren ülkeleri şiddetle kınıyoruz” denilerek, Suudi Arabistan ve müttefiklerine, “hiçbir şart öne sürmeksizin zalimce saldırıyı bir an önce durdurması” çağrısında bulunuldu. 

Öte yandan The Daily Star gazetesi, Lübnan Başbakanı Tammam Salam’ın Beyrut’un Sana’nın “egemenlik ve toprak bütünlüğünü” koruyan herhangi bir girişimi desteklediğini söyleyerek, Suudi önderliğindeki askeri müdahale konusunda açık tutum almamasına dikkat çekti. 


AMERİKAN ÇÖL ‘FIRTINASI’ İLE SUUDİ KARARLILIK ‘FIRTINASI’ ARASINDA

Abdulbari ATVAN 
Raialyoum

Suudi Arabistan Kralı’nın yeni bir Arap-İslam Koalisyonu çerçevesinde Çarşamba akşamı 185 savaş uçağını Yemen’deki Husi koalisyonunun mevzilerini vurmak için göndermesi, Suudi Arabistan’ın yeni dış politikasında önemli değişiklikler olduğunu gösteriyor.  Bu değişiklik, kontrollü davranmaktan gerekirse askeri çözümü seçebilme şeklinde olmuştur. Ancak, Suudi’nin politikasındaki bu şaşırtıcı değişikliğin olumlu sonuçlar doğurması ise garanti değil.

Şüphesiz ki,  savaş teknolojisi ve silahlanma açısından Suudi Arabistan avantajlı bir konumda. Sadece son dönemlerde silahlanmaya harcadığı 150 milyar dolarlık bütçe, Yemen’in son 40 yıllık bütçesine denk düşüyor. Ancak askeri açıdan üstünlük bir savaşı kazanmanın garantisi anlamına gelmiyor. Zira ABD, IŞİD mevzilerine 3500 hava saldırısı gerçekleştirdi ancak halen galip gelmiş değil. Aynı şekilde, güçlü bir ordu desteği olan Suriye hava kuvvetleri savaş alanında kesin bir başarı elde edemedi. 

Burada önemli bir durum daha var. Suudi Arabistan alelacele 10 ülkeyi kapsayan bir koalisyon kurmuş olsa da diğer taraf da küçümsenmeyecek güçte. Zira bu koalisyon Irak, Suriye, İran, Rusya ve BRICS ülkelerini kapsıyor. Yemen’in içindeki koalisyonlara baktığımızda ise Husiler ve eski devlet başkanı Ali Abdullah Salih – ki Salih Yemen’i uzun süre yönetti ve çok önemli deneyimleri var- arasındaki koalisyona karşı daha güçsüz olan ve hem karizmadan hem de deneyimden yoksun Mansur Hadi başkanlığında bir koalisyon var.

Suudi Arabistan, Yemen’e yönelik operasyonununu “meşru başkana destek” olarak gerekçelendirdi. Ancak burada sormak gerekiyor, meşruiyeti kim sağlıyor? Askeri darbeler mi yoksa demokratik seçimler mi? Eğer, demokratik seçimler belirliyorsa bu durum neden sadece Hadi için geçerli de eski Mısır Cumhurbaşkanı için geçerli değil? Ve neden Mursi’ye destek olmak için bir koalisyon oluşturulmadı?
Bunları bir kenara bırakacak olursak, Suudi Arabistan İran’a karşı bölgedeki heybetini tekrar geri kazanmak için savaş açtı. Ancak bu gelişmeler karşısında gözden kaçırılmaması gereken bir durum var. Husiler’in belki son model uçakları ve hava gücü yok, lakin kara savaşında büyük bir güç oldukları söylenebilir. Şunu da unutmamak gerekir ki, Koalisyon uçakları Libya’da birkaç hafta içinde somut kazanımlar elde etti ancak bunun sonucunda sadece bir kaos oluştu ve el Kaide, Ensar el Şeria ve IŞİD gibi radikal dinci örgütler güçlendi. Zira Suriye’de de aynı durum mevcut. Yemen neden istisna olsun ki?
Sonuçta Suudi’nin “Kararlılık Fırtınası Operasyonu” ABD’nin Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için başlattığı Çöl Fırtınası’nın başka bir hikâyesi. İkisinin arasındaki fark, Çöl Fırtınası, ABD öncülüğünde yarım milyon asker, savaş uçakları, deniz filoları eşliğinde gerçekleşti. Bütün bunların ötesinde ABD ve müttefikleri 15 yılı aşkın bir süreliğine bölgeye kendi kendilerini bulaştırdılar ve bu hatalarına daha sonra Irak’ı işgal ederek düzeltme yoluna gittiler. Ancak 10 sene sonra Irak’tan yenik olarak çıktılar. Dolayısıyla Irak krizini 10 yıl yaşadık, Suriye krizini ise 4 yıldır yaşıyoruz. Allah bilir Yemen krizi ne kadar sürecek.


SİYASİ ÇIKARLAR YEMEN’İ YOK EDİYOR

Elbadil

Bazı Arap ülkeleri, Suudi Arabistan’ın Yemen’e karşı başlattığı hava operasyonuna katılmak için adeta birbirleriyle yarıştı. Kimisi Arabistan ile olan siyasi ve ekonomik ilişkilerini korumak için bu yola girdi kimisi ise Suudi’den aldığı ekonomik desteğe karşılık vermek anlayışıyla hareket etti. Körfez ülkeleri ise, bu operasyona kendi iradesiyle değil mecburi katılmak zorunda katıldı. Zira Körfez ülkeleri İşbirliği Teşkilatı adına önemli kararlar genelde Suudi Arabistan tarafından verilir.

MISIR: Mısır operasyon başladıktan sonra deniz kuvvetlerine bağlı bazı gemilerini Kızıldeniz’in güneyine gönderdi ve operasyona havadan, karadan ve denizden destek vermeye hazır olduğunu açıkladı. Sonuçta Suud, 3 Temmuz darbesinden sonra Mısır’ın en büyük destekçisi konumunda. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi de birkaç defa, “Körfez’in güvenliği bizim kırmızı çizgimizdir” açıklamasını yapmıştı.

SUDAN: Daha önce İran ile çok iyi ilişkiler içinde olan Sudan (geçtiğimiz aylarda bu ilişkiler bozulmuş, Hatta İran’ın Sudandaki kültür ataşesi ülkeden kovulmuş ve Tahran’a bağlı kültür merkezleri kapatılmıştı), bu operasyona Suud baskısıyla katıldı. Saldırının başlamasından bir gün önce Suud Kralı’nın davetiyle Arabistan’a bir ziyaret gerçekleştiren Ömer El Beşir’in ülkesinin Çin’den sonra en büyük ticari müttefiki konumunda Suudi Arabistan bulunuyor.

PAKİSTAN: İran’ın bölgede güçlenmesinden çekinen ve denge kurulmasını isteyen Pakistan’ın da Suudi ülkesiyle çok özel ilişkileri var. Suudi Arabistan’ın son dönemde Pakistan’ı destekleyen adımları, özellikle Pakistan’ın askeri ve nükleer gücünü geliştirmesine yönelik verdiği destek bu ilişkiyi daha da özel kılıyor.

FAS: Beş sene öncesine kadar İran’la çok sıkı ilişkileri bulunan ve daha sonra İran büyükelçisini ülkeden gönderen Fas, Suudi Arabistan ile iyi ilişkiler kurma yoluna gitti. Suudi yatırımları ve iki ülke arasındaki ticari ilişkiler Fas için çok büyük bir önem arz ediyor.

ÜRDÜN: Suudi Arabistan, Ürdün pazarlarında payı olan ülkeler arasında ilk sırada geliyor. Dolayısıyla Suud, Ürdün ekonomisi için hayati bir anlam taşımaktadır. İki ülkenin bölgedeki siyasi çıkarları da sürekli örtüşmektedir.


ORTADOĞU SÜNNİLER VE ŞİİLER ARASINDA BÜYÜK BİR PATLAMAYA DOĞRU MU GİDİYOR?

Elbilad

Suudi Arabistan’ın Yeni Kralı, İran’la olan ihtilafını bölgedeki öncelikleri arasına koyuyor. Suud, Suriye, Irak ve Lübnan’da İran destekli gruplara karşı Sünni grupları destekliyor. Ancak bu sefer Yemen’de büyük bir Arap koalisyonuyla İran’a karşı doğrudan bir uyarı niteliği taşıyan bir adım attı.  Bunun yanı sıra Suud’un ABD’ye karşı uzun süredir bir öfkesi de mevcut.  ABD’nin Irak’tan çekilip ülkeyi İran’a altın tabakta sunması, Esad’a karşı doğrudan bir müdahalede bulunmaması gibi nedenler bu öfkenin nedenleri arasında. Ayrıca Arap ülkeleri, ABD’nin İran’ı nükleer programından geri adım atması karşılığında bölgenin polisi olarak tayin etme niyetinde olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla bu gelişmeler ışığında Suudi Arabistan ve müttefikleri, ABD’nin işareti olmadan bölgedeki stratejik çıkarlarını korumak için Yemen’de harekete geçtiler. 
Burada önemli olan, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin daha önce görülmemiş bu adımı başarıya ulaşacak mı? Bu soruya 2009 yılında Suud’un Husiler’e karşı verdiği savaştaki başarısızlığı göz önünde bulundurularak cevap vermek zor. Ki o dönemde Husiler’in zayıflığı da hesaba katılacak olursa. Şimdi ise, Yemen ordusunu kontrolleri altına aldılar ve ordunun ağır silahlarını ellerinde tutuyorlar. Bunun yanı sıra, İran bütün bunların karşısında sessiz kalacak mı? Bütün bu sorular bizi, özellikle İran’ın Irak ve Suriye’deki ilerleyişi, Afganistan’daki faaliyetleri ve Pakistan’daki Şiilere verdiği destekten dolayı Kararlılık Fırtınası operasyonuna Türkiye ve Pakistan’ın katılmasından sonra, Ortadoğu bölgesini büyük bir patlamanın beklediği noktasına götürüyor. 


SUUDİ’NİN YEMEN OPERASYONU’NUN 3 NEDENİ  

DAVİD HEARST 
Mepanorama

İngiliz gazeteci ve Ortadoğu Uzmanı David Hearst, Suudi Arabistan’ın Yemen’e müdahalesinin ardında 3 temel sebebin olduğunu yazdı. Bunlardan ilki, “Aden’in ve onunla beraber Süveyş kanalından geçen gemilerin geçtiği Bab El Mendeb boğazının düşmesi ve İran destekli milislerin eline geçmesinin, Suudi Arabistan için doğrudan bir tehdit teşkil edecek olması.” 
Hearst’e göre ikinci neden, İran’ın Husiler’e maddi ve silah desteği ile İran’ın bunu sürekli reddetmesi. 
Hearst üçüncü nedeni ise,” Riyad’ta oturan hiçbir hükümdarın İran’ın Suriye, Lübnan, Irak şimdi de Yemen’de bu kadar ilerlemesi karşısında eli kolu bağlı oturmasının mümkün olmadığı” şeklinde açıklıyor.
Hearst ayrıca, şimdiki kralın, eski Suud istihbarat başkanı Bender Bin Sultan’ın Yemen’de Husilerle bir iletişim kanalı açıp, onları Müslüman Kardeşlere yakın Islah Hareketi’ne karşı desteklemekle işlediği hatayı düzeltme yoluna gittiğini de yazdı. 


‘ASİFET’ÜL HAZM’

Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik başlattığı hava harekâtına verdiği “Kararlılık Fırtınası” ismi nereden geliyor?

Operasyona verilen ismin Arapça’daki asıl adı “Asifet’ül Hazm” deyimi aslında Suudi Arabistan’ın kurucusu Kral Abdülaziz’e dayanıyor. Kararlılık anlamına gelen “Hazm” bu operasyonda, Kral Abdülaziz’in, “Kararlılık azmin babası, Azim de zaferlerin babasıdır. Vazgeçmek ise kederin babası, keder de acının babasıdır” sözünden alıntıdır ve Kral Abdülaziz’in bu sözüne atıfta bulunmak için kullanılmıştır.

ÖNCEKİ HABER

‘Eskiden köle varmış abe şimdi onun adı işçi’

SONRAKİ HABER

HDP’ye destek vermek Kemalistlerin de yararına

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...