30 Mart 2015 01:08

‘Eskiden köle varmış abe şimdi onun adı işçi’

Başlıktaki sözler yıllarını tekstil sektöründe geçirmiş Mehmet’e ait. Mehmet’e bakınca, “Antep işçisinin durumu ne” sorusuna cevap bulabiliriz. Gazetemizi son üç yıldır takip eden okurlar, Antep Çemen işçilerinin direnişini hatırlayacaktır. Mehmet, ‘sendika’ kavramını ilk defa bu direnişle duyduğunu söylüyor. Hak arama mücadelesine arkadaşlarıyla beraber girişen Mehmet, “Birleştik, tam bu iş bitti derken sendika sattı bizi” diyor.

Paylaş

Veli ŞAHİN
Antep

Başlıktaki sözler yıllarını tekstil sektöründe geçirmiş Mehmet’e ait. Mehmet’e bakınca, “Antep işçisinin durumu ne” sorusuna cevap bulabiliriz. Gazetemizi son üç yıldır takip eden okurlar, Antep Çemen işçilerinin direnişini hatırlayacaktır. Mehmet, ‘sendika’ kavramını ilk defa bu direnişle duyduğunu söylüyor. Hak arama mücadelesine arkadaşlarıyla beraber girişen Mehmet, “Birleştik, tam bu iş bitti derken sendika sattı bizi” diyor. 

Sendika sattı bizi… Bu sözü Antep işçisinden duymak çok kolay. İşçi eyleminin en yoğun yaşandığı Antep’te işçilerin sendikalara bakışını Mehmet, “Patron kanımızı sömürüyor anlıyoruz. Peki, ya sendikanın sömürmesine ne diyorsun, işçiye herkes düşman” sözleriyle yansıtıyor. Sadece Antep’le sınırlı tutmuyor sendikal mücadeleye bakışını, “Cumhurbaşkanı çıkıyor, ‘sendikalar şöyle serbest böyle serbest’ diyor. Hani nerede serbest, kim üye olabiliyor? İşçi sendikaya üye olsun çok değil, yarın kapıya koyarlar” dedikten sonra “Anayasa değiştirileceği söyleniyor, şu güvenlik yasası şu bilmem ne yasası deniyor. Varsa yüreğin sendikal haklarımıza yönelik yasa çıkart” diyerek çözümün de anayasal bir değişimde olduğunu söylüyor. Duruyor, biraz düşündükten sonra, “İşçiden yana yasa çıkartır mı, o da o kesimin partisi” diye ekliyor.

ZENGİN ÇOCUĞU YEMEK YER DE YOKSULUN GÖNLÜ GİTMEZ Mİ ABE?

Lafı bittikten sonra Mehmet’e, “Seçimlerde ne yapacaksın” diye soruyorum. “Vallah abe bende vicdan var! Oy kullanmıyorum. Oy verirsem vicdan azabı çekerim diye korkarım” diyor. Sonra iş koşullarını anlatmaya başlıyor; “Patron önüne ne hakkımız gelirse kesiyor, biçiyor. Oradan buradan kısayım derken bizde bir şey bırakmıyor. İşte o zaman abe insanın zoruna gidiyor. Neden mi zoruna gidiyor? Abe zengin çocuğu televizyonda yemek yiyor, fakir çocuğunun gönlü istemez mi? İnan abe çok zoruma gidiyor” diyor. 

VE YÜZÜM ÖMRÜMÜN ATLASI...

Mehmet’in gözlerine, el hareketlerine baktığımda çok sıkıntı biriktirdiğini anlıyorum. Kendisi bu durumu, “Buradan İstanbul’a araba gitse motoru şişiyor. Makine şişer de işçi şişmez mi” sözleriyle izah ediyor. Olabildiğince araya girmemeye çalışıyorum, “dertlerini anlatacak birini arıyormuş zaten ben denk geldim bana anlatıyor” hissi uyandırıyor. Dudakları titremeye başlıyor Mehmet’in… Şükrü Erbaş’ın “Ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası” dizesini akıllara getiren yüzü eğiliyor yere. Kaldırıp kafasını kaldığı yerden devam ediyor: “Çok değil bize müfettiş göndersinler. Ama öyle gelip yemek yemesi için değil, hatta kravatlı da olmasınlar. İçimize kadar insin müfettişler, bizim gibi olsun, işçi gibi olsun ki güvenelim. Ya da bizim aramızdan seçilsin şu devlete bağlı müfettişler, sen o zaman gör.” 

Bu ülkede işçilerin değer görmesi için, önce kollarının ve bacaklarının kopması gerektiğini söyleyen Mehmet, “Doğrusu Soma’da ne oldu. İşçi hiç olmadığı kadar toprak oldu” diyor. 

İŞÇİLERİN YANINDA PARTİSİ’ KURARIM!

Bunca sorunu anlatan Mehmet’e, “Sen bir parti kursan nasıl bir parti olurdu” diye sorunca, “Abe ‘işçilerin yanında partisi’ kurarım. Mesela ilk yapacağım iş, bu patronlar işe alırken geçmişe bakıyor ya, hangi sendikaya üye, hangi eyleme katılmış diye işte onu yasaklarım” diyor. İşçilerin ülkenin bel kemiği olduğunu söyleyen Mehmet, “Mesela aslında öyle bir parti de var Emek Partisi. Ama inan abe kendim için değil, çocuklarımın ekmeği için gitmeye korkuyorum” diyor. 

Neden öyle düşündüğünü sorduğumda, “Oraya gidersem beni işten atarlar abe. Oraya giden işçi kendine güveniyor ama ben güvenemem ki. Bedenimin yarısını patrona, yarısı bankalara kaptırdım nasıl gideyim” diyor. 

Servise yetişmek üzere ayağa kalkınca ekliyor; “Ama Emek Partisi hep olmalı.”


ZEKİ MENSUCAT İŞÇİSİ PATRONLA ANLAŞIP, İŞ BAŞI YAPTI

Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Zeki Mensucat’ta patronun asgari ücret zammının altında zam yapmasına tepki göstererek, geçtiğimiz Perşembe iş bırakan 300’ü aşkın işçi, iki gun suren eylemin ardindan önceli akşam, patronla anlaşarak iş başı yaptı. Geriye dönük, ocak ayından itibaren geçerli olmak üzere 80 lira zam veren Zeki Mensucat patronu, yedincei ay da tekrar zam yapma sözü verdi. İş bırakma eylemini iki gün sürdüren ve fabrika önünden hiç ayrılmayan işçiler, eylem yaptıkları günlerin ‘devamsız’ yazılmayacağını ve kimsenin bu sebeple işten atılmayacağı konusunda da patrondan söz aldı. 

Başpınar OSB’de bu yıl başından beri yaşanan ekonomik durgunluğu bahane eden patronlar, çoğu fabrikada asgari ücrete gelen zam dışında hiç zam vermezken, bazı iş yerlerinde asgari ücrete yapılan zam bile ücretlere yansıtılmadı. Bu iş yerlerinden biri olan ve bu duruma tepki olarak iş bırakan Zeki Mensucat işçileri, taleplerini tam olarak elde edemediklerini ancak bu sorunun bütün Başpınar Organize Snayi Bölgesi’nin sorunu olduğunu dile getirerek, bütün işçilere birlik çağrısı yaptı. (Antep/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Metal işçisi mücadeleci bir yol arıyor

SONRAKİ HABER

Yemen ateşi bütün bölgede mezhep savaşını tutuşturabilir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...