25 Mart 2015 14:27

Yeşim Ustaoğlu: Haftada 140 dakikalık dizi sömürü demektir

Akbank Sanat Kısa Film Festivali film gösterimleri ve söyleşilerle sürüyor. Yönetmen, oyuncu ve uluslararası festivallerde çalışan isimlerin de katıldığı söyleşilerde Yeşim Ustaoğlu da vardı.

Paylaş

Ezgi GÖRGÜ
İstanbul

Akbank Sanat Kısa Film Festivali film gösterimleri ve söyleşilerle sürüyor. Yönetmen, oyuncu ve uluslararası festivallerde çalışan isimlerin de katıldığı söyleşilerde Yeşim Ustaoğlu da vardı. Beyoğlu’daki Akbank Sanat’ta düzenlenen söyleşide yönetmen Ustaoğlu, çektiği kısa filmlerle ilgili konuşurken, son çektiği film Tereddüt’ün set sürecinin bittiğini de söyledi. Setlerdeki çalışma koşullarına dair acımasız bir sömürü düzeninin olduğunu belirterek  “Kendinize ve çalışanınıza özen göstermeniz lazım.’ dedi.

TEREDDÜT’ÜN ÇEKİMLERİ BİTTİ

Kendisini dinlemeye gelen çok sayıda sinemaseverin katıldığı söyleşide yönetmen Yeşim Ustaoğlu, “Kısa filmlerde sinemayı çok iyi öğrendim; her alanında yer aldığım, çekiminden prodüksiyon yönetimine, yazımına kadar her alanında sorunları çözerek ilerledim.” dedi.
Yönetmen Yeşim Ustaoğlu, son filmi Tereddüt/Clair-Obscur’un set sürecinin bittiğini ve setin yorgunluğu ile söyleşiye geldiğini belirtti.
Her filminde, her role oyuncu kadar hazırlandığını söyleyen Ustaoğlu, ‘Oyuncudan neyi nasıl çıkaracağım benim için gizemli tarafıyla beraber, son derece önemli. Çünkü her filmde birbirinden farklı karakterde insanlar geliyor.’ dedi.

‘KISA FİLMLERİMİ ELLERİMLE YAPTIM’

Kısa filmleri çektiği dönemde henüz teknolojinin hayata çok girmediğini, her şeyin analog makinalarla yapıldığını aktaran Ustaoğlu, ‘Her şeyi kendi başımıza yaptığımız ve dijital imkanların hiç olmadığı, her şeyin analog olduğu bir zamanda sinema yaptım, bu yüzden analog sinema her şeyden önce çok önemli bir tecrübe.’
Dinleyicilere ‘Bütün kısa filmlerimi ellerimizle yaptığımız bir dönemden geliyorum” diyen Ustaoğlu, ‘İnanılmaz bir pelikülle, her şeyiyle kontak kurduğunuz, ellediğiniz, kesip biçtiğiniz bir alan. Bir kareyi kaybetseniz tıklayarak geri getiremiyorsunuz.’ sözlerini aktardı.
Kısa filmleri çekerken yaşadıkları zorluklara da değinen Ustaoğlu, ‘Hayal edince, hayal gücünüzü zorlamaya başladığınızda niye olmasın?’ diyerek sinema için çok emek harcanması gerektiğini söyledi.
Film yapmak için tek bir haklarının olduğu dönemi vurgulayarak film yapmak için tek bir hakları olduğu zamanlarda çok uğraştıklarını ve o heyecanı öldürmemenin gerekliliği üzerine konuştu.
‘Hayatımda kafama koyduğum projeleri sonuna kadar götüreceğim’ dediğini aktaran Ustaoğlu, ‘Bu Güneşe Yolculuk da dahil bütün filmlerim için geçerli. Şansım bir kere aslında. Çekip bitirdikten sonra geri dönüşü olmayan bir yerdesiniz ve bunu bana kısa film öğretti.’ dedi. Yaptığı filmler için taviz vermemeye özen gösterdiğini belirten yönetmen, ‘Başkası için değil hakikaten kendim için yapmaya, duygum neyse sonuna kadar gitmeye kendimi hep zorlamışımdır.’ dedi.

‘KENDİMİ ÖZGÜR TUTTUM’

Yeşim Ustaoğlu, sponsorluk ilişkilerine ve sinema için gereken bütçenin kişiyi başkalarına bağlamaması gerektiğini vurguladığı konuşmasında ‘Her proje arasında mimarlık yaptım, oradan kazancımı bu filmlere yatırarak kendimi özgür tuttum. Başka hiç kimseye, bağlanmadan bir yapım, para pulla uğraşmadan, kendi yapımcılığımı genel olarak kendim üstlenerek, bir dilin oluşmasındaki, bir fikrin oluşmasındaki özgürlüğün ne demek olduğunu, paralı akçeli işlere bulaşmadan başkalarıyla ne kadar önemli olduğunu anlamaya başladım.’ dedi. Bütün filmlerinde çok şey öğrenip zevk alarak çalıştığını söyleyen yönetmen, set sürecini bitirdiği filmi için de aynı şeyin geçerli olduğunu söyledi.
İz filmine kadar mimarlık yaptığını söyleyen Ustaoğlu, film yarışmalarının önemli olduğunu, bilginin, tecrübenin, filmlerin bir arada olması, gösterilmesi, paylaşılmasının önemli olduğunu aktardı, özellikle kısa filmde gösterim olanaklarının yeni film yapma şansını artırdığını belirtti.

‘SPONSORLUK İLİŞKİLERİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜZDEN TAVİZLER VERDİREBİLİR’

Magnafantagna filminin de böyle başladığını belirten Ustaoğlu, ‘Sadece kısa film, belgesel yaparak yaşayabilen sinemacıların olduğunu keşfetmeye başladığımda filmimi alıp TRT’nin kapısını çalmıştım. O bana bir lokomotif olmuştu bunu yapmanın imkanı var diye’ dedi. O zaman TRT’nin bunu olumlu bir şekilde değerlendirdiğini söyleyen Ustaoğlu, ‘Bugün böyle bir şey olabilir mi bilemiyorum, aynı şeyi yaşanabilir mi onu kestiremiyorum. Bir yandan da beni özgür bıraktı bütün bunlar.’ dedi.
Ustaoğlu, Türkiye’de Kültür Bakanlığı’ndan fon sağlanabileceğini ve dağıtım payıyla ilgili minimum garanti alınabileceğini ancak bunların film çekmek için yeterli olmayacağını da sözlerine ekledi. ‘Birtakım sponsorluklar geliştirebilirsiniz ama vereceğiniz tavizler olabilir, kendi başınıza ve fikrinizle kalmak istiyorsanız sinemayla ilgili fonları değerlendirmek daha aklı başında geliyor’ diyerek sinema yapmak isteyenlere yönelik senaryolarıyla birlikte diğer ülkelerin fonlarından yararlanabilmek için ortaklıklar geliştirmek gerektiğini belirtti.

‘POPÜLER SİNEMA VAR, BİR DE HAKİKİ SİNEMA VAR’

Dinleyicilerin sorusu üzerine ‘Popüler bir sinema var, dünyanın her yerinde var ama bir de hakiki bir sinema var. Üstelik kendi seyircisiyle ve dünya seyircisiyle kurduğu kalıcı ve bambaşka bir ilişkisi var. Bir daha, bir daha izleyeceğiniz filmler var. Biri sinemadan çıktığınızda unuttuğunuz öteki başka bir yoğunlukta bir şey’ dedi.

‘SETLERDEKİ ÇALIŞMA KOŞULLARI SON DERECE ACIMASIZ’

Yıllarca eskimeyen filmler, izleyici tarafından da yeniden yaratım sürecine katılırken popüler filmlerin başka bir mekanizma olarak işlediğini belirten Ustaoğlu, ‘Benim pek ilgilendiğim bir mekanizma değil. İlgilendiğim tarafı setlerdeki çalışma koşulları’ dedi. ‘Kendi setimde de belli bir şeye özen gösteririm. Çalışma saatlerine, kurallara, insanların belirli saatler dışında çalışmasına kendim de izin vermem. Kendinize, çalışanınıza özen göstermeniz lazım.’ dedi.
Televizyon sektöründeki sömürü koşullarına değinen Ustaoğlu, ‘Sözü edilen sinema ve özellikle televizyon sektörü gördüğüm kadarıyla son derece acımasız. Bir haftada 140 dakikalık bir dizinin yapılabilirliği acayip bir sömürü.’ diyerek, bir film için 3 sene harcandığını belirtti. ‘Bir haftada yapılabilme ihtimali benim dünyamda olamaz. Ama böyle bir dünya var’ diyen Ustaoğlu, bunun sinemaya katkısının olup olmadığını ve seyircinin fikrini ve seviyesini nereye götürdüğünün de belirsiz olduğunu kaydetti.

ÖNCEKİ HABER

Mimarlar odasında film gösterimleri devam ediyor

SONRAKİ HABER

“EURASIA DOC İstanbul” Belgesel Film Atölyesi için Çağrı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...