14 Mart 2015 01:00

Bir anne ve bir kız

Paylaş

Kübra ÖZTÜRK

(Anneme)
Merhabalar, ben otuz yaşlarında çalışan genç bir anneyim şimdilerde. En önemlisi de ben artık bir kadınım.
Daha dört beş yaşlarındayken; en büyük hayalim annem gibi bir kadın olmaktı. Ama bilemezdim ne kadar zor olduğunu. Her zaman güzel, her zaman marifetli, hep şefkatli,  hep güler yüzlü bir kadındı benim annem. “Hayır” yok-tu sanki onun lügatinde, sinirleri yoktu sanki onun vücudunda diye düşünürdüm, her zaman. Ama tahmin bile edemezdim ki onun neler yaşadığını, hayatında ne fırtınalar koptuğunu… Benim düşündüğün tek şey annem gibi bir kadın olmaktı. Farkına varmam da çok sürmedi aslında. İlkokul çağlarımda annem hamileydi, bir kardeşim olacaktı. Ama annemin o kocaman karnıyla ne temizliği bitiyor, ne misafiri… Üstüne yetmezmiş gibi babamın kapris ve bağırmaları. Annem lavabo başında ya bulaşık yıkıyor, ya babam diğer pantolonunu istemiş onu ütülüyor, ya da elinde bir kova yerleri siliyordu.
Ben yine de büyüyüp genç kız olmak istiyordum. Kuaföre gidecek, güzel güzel giyinecek, kafelerde gezecektim. Annemse sen okuyacak, çalışacaksın benim gibi olmayacaksın derdi. Ben büyümüş serpilmiş bir genç kız olmuştum. Yani kadınlığa ilk adımlarımı atmıştım artık. Ama öyle değilmiş sonradan anladım. Önce yolda gidip gelirken kendini bilmezlerin laflarına maruz kaldım. Anneme çıtlattım. Aman baban duymasın, daha edepli giyin demişti bana. Daha edeplisi ne olabilirdi ki? Nitekim kılık kıyafet değişti. Birkaç sefer otobüslerde elle tacize uğradım ama söyleyemedim bile. Çünkü namus meselesi ya bunlar. Neyse bu “namus” artık. Annemin sözünü dinledim. Üniversiteyi bitirmeme bir senem kalmıştı, çok gezme kızım laf olur dediler, hemen yüzüğü parmağıma geçirdiler. Anlaşamıyorum, yürümez bu iş dedim, olmadı. Evlilikte keramet var, hele bir nikahın kıyılsın dediler.  Okulu bitirdiğim yazdı, daha işe bile girmemiştim. Düğün olsun başlarsın dediler. Düğünüm oldu. Daha evleneli bir hafta olmuştu, yani balayındaydım. En azından ben öyle sanıyordum ki bir tokat beni kendime getirdi. Aslında öyle bir şey yokmuş. Keramet tokattaymış meğer! Bir sözü beni öldürmüştü. Dayaklar neydi ki onun yanında.”Bir daha annenlere ne gidecek ne de görüşeceksin.” Ne demekti bu? Ben onun ailesiyle beraber oturuyordum. Bu muydu kadın olmak, bu muydu eş olmak! Anlayamamıştım.
Annem türküleri çok severdi. Delirtirdi annemin bu tutkusu beni, çıldırtıyor derdim. Annemi şimdi anladım. O türküler şimdi beni anlatıyor. Tıpkı “Hastane önünde incir ağacı” gibi… Sonra hamile kaldım. Bir kızımın olacağını duyduğumda çok üzüldüm. Annenin kaderi kıza mı yazılır dediğimde... Neyse.
Bizim ev hep temizdi, düzenliydi, mis gibi de yemek kokardı. Annem biz okuldan gelince sadece bizimle ilgilenir ne gezer ne de yatardı. Ne kolay annelik derdim, akşama kadar yat oh ne rahat! Aslında hep ayakta durur bizim isteklerimizi yerine getirirdi. Nereden mi biliyorum şimdi ben de anneyim de oradan. Ya çamaşır seriyorum, ya ütü yapıyorum, ya temizlik, bulaşık, yemek de bunların çabası. Ha bu arada ben çalışıyorum, bunları ya sabah servis saatine kadar ya da akşam işten gelince mutlaka yapıyorum. Akşam eşim işten geldiğinde sofranın başı en keyifle oturduğumuz anda “Yine mi yemek tuzsuz, yine mi  bu yemek yağlı, salata nerede, suyu da getir” sözlerinin yanında “SEN DE KADIN MISIN!”
Neyim gerçekten ben? Dışarıda patronun işçisi, evde kocamın. Beni beğenmeyen bu kocam kendine gerçek bir kadın bulmuş. Gözlerime bakarak bana aynen böyle söyledi. O an aklımdan geçenleri tahmin bile edemezsiniz inanın. Daha beni üç gün önce hastanelik eden bu adam şimdi başka biriyle. Hah gülüyorum ve acıyorum o kadına. Biliyormuş, öyle de razıymış yaşamaya, öyle diyor bana. Aman Allahım!
Sizce hangisi şiddet? Yediğim dayaklar mı? Aldatılmak mı? Gururumla oynaması mı? Hangisi sizce?
Eskiden kulağıma kesik kesik bir ağlama sesi gelirdi. Nereden geliyor bu ses diye düşünürdüm. Şimdi biliyorum artık o sesin nereden geldiğini. Annemin yastığının altındaki ağlama sesiymiş. Çünkü ben de kızım duymasın diye aynen öyle ağlıyorum. Ben esas annemi şimdi anlıyorum. Neden evde makyaj yapar, neden her bunaldığında “Keşke gidecek bir yerim olsa alır başımı giderim” der. Şimdi anlıyorum annemin bana neden  keşke erkek doğursaydın” deyişini. Annem bak ben büyüdüm! Bak ben kadın oldum!
Ama benim kaderim senin gibi olmayacak annem. Öyle olmasın diye okutmadın mı beni? Bugün bir ev tuttum kızımla. Mahkemeyi de açtım. Dayanacak gücüm kalmadı annem. Sen beni çekme diye okuttun annem. Çekmiyorum. Benim bir gururum var, benim maddi gücüm var, benim bir kızım var, benim bu hayatta daha çok mücadelem var anne. Evet, ben bir kadınım. İşyerinde dul diye taciz etseler de, apartmanlarda ev vermeseler de, “Hımmm neden ayrılmış?” diye dedikodu yapsalar da ben direneceğim. Evet, ben bir kadınım bugün kör kuyularda olsam da ben kadın olmayı seviyorum çünkü her şeyden önce ben insanım. Kızımı da okutuyorum anne. Maddi özgürlüğün ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Ben şimdi anlıyorum anne beni böyle sabırlı, beni böyle dirayetli ve kuvvetli yetiştiren annem, işte o kadın sensin.
Seni seviyorum annem.

ÖNCEKİ HABER

YGS'ye gireceklere öneriler

SONRAKİ HABER

Temsilcilerin görüşmelere alınmaması güvensizliği artırıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...