01 Mart 2015 04:30

AKP iktidarının ileri demokrasi anlayışı: Sandık

Kamuoyunda İç Güvenlik Paketi olarak bilinen 684 sıra sayılı torba yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’ndaki tartışmaları sırasında ortaya çıkan vahim tablo AKP iktidarının uzun süredir takip ettiği otoriter politikaların bir sonucudur. Mensubu olduğum TBMM’deki şiddet vakalarından öncelikle hicap duyduğumu belirtmek isterim. Ancak, Meclis’te yaşanan ve yaşanmakta olan bu şiddetin kaynağını iktidarın muhalefete tahammülsüzlüğünde aramak gerekir. Demokrasi, seçimler sonucunda çoğunluğu elde etmiş bir iktidarın sayısal gücüne dayanarak ‘milleti’ temsil ettiği iddiasıyla parlamento içi ve dışı tüm muhalefeti yok sayma, sindirme, zor kullanarak susturma, anayasal güvenceleri ve iktidarı sınırlayan güçler ayrımını yok etme izni veren rejimlerin adı değildir.

Paylaş

Binnaz TOPRAK*

Kamuoyunda İç Güvenlik Paketi olarak bilinen 684 sıra sayılı torba yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’ndaki tartışmaları sırasında ortaya çıkan vahim tablo AKP iktidarının uzun süredir takip ettiği otoriter politikaların bir sonucudur. Mensubu olduğum TBMM’deki şiddet vakalarından öncelikle hicap duyduğumu belirtmek isterim. Ancak, Meclis’te yaşanan ve yaşanmakta olan bu şiddetin kaynağını iktidarın muhalefete tahammülsüzlüğünde aramak gerekir. Demokrasi, seçimler sonucunda çoğunluğu elde etmiş bir iktidarın sayısal gücüne dayanarak ‘milleti’ temsil ettiği iddiasıyla parlamento içi ve dışı tüm muhalefeti yok sayma, sindirme, zor kullanarak susturma, anayasal güvenceleri ve iktidarı sınırlayan güçler ayrımını yok etme izni veren rejimlerin adı değildir. 
AKP iktidarının matematiksel hesaba dayalı demokrasi anlayışı çağdaş liberal demokrasilerde çoktan geçerliliğini yitirmiştir. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, ‘milleti’ sadece AKP değil, iktidarıyla, muhalefetiyle TBMM’de grubu bulunan tüm partiler temsil etmektedir. Bu partilerin tümünün görevi yasa yaparken toplumun taleplerini göz önüne almak, yasama sürecine sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, meslek odalarının ve vatandaşların oluşturduğu platformların görüşlerini de dahil ederek gerçek bir tartışma ve uzlaşı ortamı yaratmaktır.

Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı; sivil toplum örgütlerinin ve medyanın baskı altında tutulduğu; yargının iktidarın etkisine girerek işlevini yitirdiği; kamu yönetiminde liyakat esaslarının işletilmediği; şeffaf yönetim anlayışından uzaklaşıldığı ve yolsuzlukların aklandığı rejimlere salt seçim yapıldığı için demokrasi denmemekte, bu tür rejimler için siyaset biliminde ‘illiberal demokrasi’, hatta kimi bilim insanlarının kullandığı şekliyle, ‘rekabetçi otoriter rejim’ deyimleri kullanılmaktadır. Nitekim son haftalarda dış basında ve yurt dışındaki bilimsel dergilerde üst üste yayınlanan yazılarda Türkiye’deki yönetim sistemi için bu tabirler kullanılmakta, uluslararası endekslerde Türkiye ‘demokrasi’ kategorisinden çıkartılmaktadır. 

Özetle, yukarıda çizdiğim Türkiye tablosunda TBMM’de AKP iktidarı her zaman yaptığı gibi böylesi hayati bir yasada da ‘ben milletim’ anlayışıyla muhalefet partilerini ve toplumun çeşitli kesimlerinin protestolarını tümüyle dışlama yoluna gitmiş, kendi görüşünde olmayanlara nefes alacak alan bırakmamıştır. Uzlaşı aramayan bu tutum muhalefete tek bir seçenek bırakmıştır: Meclis İç Tüzüğü’nden kaynaklanan haklarını kullanarak yasanın geçmesini engellemeye çalışmak. Ancak, bu konuda da iktidarın ve AKP temsilcisi Meclis Başkanvekillerinin iç tüzük ihlalleriyle karşılaşılmıştır. Tüzükte açıkça yazılı hükümlere ‘ben böyle yorumluyorum’ ya da ‘ben böyle karar veriyorum’ keyfiyetiyle riayet etmeme, Meclisi sabah 8:30’lara kadar çalıştırma gibi. 

İtirazlara rağmen bu tutumun devam etmesi sonuçta Türkiye Büyük Millet Meclisinin vakarına yakışmayan sahnelere yol açmış, CHP’li bir arkadaşımızın kaburgası çatlamış, bir diğerinin bel omuru zedelenmiş, CHP’li ve HDP’li arkadaşlarımız darp edilmiş, oturma eylemleri yapılmış, tüm bunlara rağmen maddeler zorbalıkla gürültü patırtı arasında hangi maddeye oy verdiğini bilmesi mümkün olmayan AKP’li vekillerin el kaldırmalarıyla Meclisten geçmiş sayılmıştır. Diğer bir deyişle, Latince’den türetilmiş, Türkçe’si ‘konuşma, müzakere’ demek olan ‘parlamento’ kelimesinin anlamına ters bir şekilde TBMM tartışmaları, bulunduğum dört yıl boyunca ve bu sefer, kelime anlamından tamamen yoksun olarak ‘kakofoninin’ hakim olduğu bir ortamda yürütülmektedir. Bu duruma sebebiyet veren ise AKP iktidarının mutabakat aramayan, ‘dediğim dedik’ anlayışıdır. Üzerine vazife olmadığı ve tarafsız davranması gerektiği halde Cumhurbaşkanının ‘bu yasa kesinlikle geçecek’ sözü ve bu söz Mecliste hatırlatılınca AKP’li milletvekillerinin alkışlarla karşılık vermesi, Türkiye demokrasisinin bugüne kadarki birikiminin nasıl yok edildiğini tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. 

Son olarak şunu da ekleyeyim ki AKP iktidarı, zaten mevcut yasalarda cezai müeyyidesi olan ‘bonzai ve molotofa’ karşı mücadele için bu tasarıyı getirdiğini öne sürerek algı operasyonu yürütmektedir. Mecliste birbirinden farklı düşünen üç siyasi partinin, yargı mensuplarının, sivil toplum örgütlerinin tasarıya molotof ve bonzaiyi destekledikleri için karşı çıktıkları iddiası, kişilerle alay etmektir. Nitekim muhalefet partileri, bonzai ve molotof ile mücadele için getirilecek bir yasa tasarısına destek vereceklerini açıklamışlardır.

Benzer şekilde Başbakanın, muhalefet partilerinin neye itiraz ettiklerini bildirmediklerini, oysa itiraz ettikleri maddelerde düzeltmeye gidecek olsalar değişiklik yapılabileceğini belirtmesi aynı algı yönetiminin parçasıdır. Öte yandan, muhalefete yüklenmeyi adet edinmiş olan kimi medya mensuplarının bu çağrıyı gerçeğin ta kendisiymiş gibi kabul etmeleri de iktidarın propaganda yönteminin devamıdır. Gerek İçişleri Komisyonu çalışmaları sırasında tutanaklara geçmiş olan muhalefet şerhleri gerekse çeşitli defalar hangi maddelere neden itiraz edildiği hakkındaki bildirimler bu çağrının samimi olmadığının kanıtıdır. Yazının konusu bu olmadığından bunlara değinmeyeceğim. Ancak, bilmek isteyenler incelemeden fikir beyan edeceklerine komisyon ve Meclis Genel Kurulu tutanaklarına bakabilirler. 

* CHP İstanbul Milletvekili

ÖNCEKİ HABER

AKP nereye koşuyor?

SONRAKİ HABER

Masal üzerinden politika

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...