22 Şubat 2015 04:46

Özel Harp’e eğilmeyen, Erdoğan’a güler geçer...

Takvim yaprakları 8 Eylül 1966’yı gösteriyordu. Sabah 09.30 civarıydı. Çankaya’daki evinden çıkan ve Kızılay’daki gazete binasına gitmek için dolmuş bekleyen gazetecinin önünde Buick marka siyah bir araba durdu.

Paylaş

Fatih POLAT

Takvim yaprakları 8 Eylül 1966’yı gösteriyordu. Sabah 09.30 civarıydı. Çankaya’daki evinden çıkan ve Kızılay’daki gazete binasına gitmek için dolmuş bekleyen gazetecinin önünde Buick marka siyah bir araba durdu.

HAKARET VE ÖZEL HARP DAİRESİ

Arabadan inen iki kişi, gazeteciyi zorla içeri soktu ve araç hızla hareket etti. Ortalık tenhalaşınca iki kişi, kaçırdıkları gazeteciyi yumruklamaya başladı. Saldırganlar yumruklarını bir yandan gazetecinin suratına indirirken, bir yandan da “Büyüklerimiz aleyhine yazarsın ha! Sen komünist misin!” diye bağırıyorlardı. Kan revan içinde kalan gazeteci suratını korumaya çalışıyordu. Buick marka siyah otomobil, kentin epeyce dışında,

Ankara Polatlı Karayolu’nda durdu ve onu kaçırıp dövenler gazeteciyi araçtan yol kenarına bir çuval gibi fırlattılar. 

Kaçırılan gazeteci, dönemin muhalif gazetesi Akşam’ın Ankara Temsilcisi ve köşe yazarı İlhami Soysal’dı. 

Soysal’ı dövenler, Yarbay Raci Tekin, Astsubay Başçavuş Yüksel Aşçıoğlu ve Astsubay Sadık Görmez’di. Üçü de Özel Harp Dairesi’nde görevliydiler. Otomobil de Raci Tekin’e aitti. Tekin daha sonra, Özel Harp Dairesi’nin Kıbrıs’taki uzantısı TMT’de görevlendirildi. 

Gazeteci İlhami Soysal’ı döven Raci Tekin, 2006’da Danıştay’a yapılan silahlı saldırıya ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasına adı karışan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’in babasıydı. İlhami Soysal’ı dövdüren kişi ise, yazılarıyla ağır biçimde eleştirdiği dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’dı. Gazeteci Soysal, Akşam gazetesindeki köşesinde yüksek rütbeli komutanlar için lüks köşkler yapılmasını eleştirmiş ve aynı dönemde imzasız tehdit mektupları almaya başlamıştı. Gelen tehditler üzerine Soysal, sert bir yazı daha kaleme aldı. İlhan Selçuk’un daha önce yazdığına göre CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, bir kokteylde karşılaştığı Soysal’a, bir an önce Org. Tural’ı telefonla arayıp görüşmesi uyarısında bulunmuştu. İsmet Paşa, sonraki günlerde de Soysal’a aynı uyarıyı tekrarlamış. Soysal da, böyle bir tutumun boyun eğmek anlamına geleceğini düşünmüş olmalı ki Tural’ı aramamış ve başına gelenlerden ondan sonra olmuştu.

ÜNİFORMALI/ÜNİFORMASIZ ZULÜM

Ardından 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat geldi... Generallerin zulmü karşısında dik duranlar bunun bedelini ‘kelle vermek’ dahil çok ağır bedellerle ödediler. Ancak eğilmediler... Türkiye’nin tarihinde sadece zulüm ve baskı değil, aynı zamanda onun karşısında eğilmemek gibi sağlam bir gelenek de olduğu için bu ilişki bugün de benzer bir biçimde sürüyor.

Zulmedenin askeri üniforma yerine kravat takıyor oluşunun, başvurduğu yöntemi daha demokratik kılmadığını Türkiye uygulamalı olarak öğrendi, öğreniyor. 

Gazeteci Soysal nasıl ki, Akşam gazetesindeki köşesinde yüksek rütbeli komutanlar için lüks köşkler yapılmasını eleştirmiş ise, bugün de kendisine, kendi ifadesiyle “1150 küsur odalı” saray yaptırmış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan benzer eleştirilerin hedefidir. 

50 yıl önce dönemin genelkurmay başkanını eleştirenler, ona hakaret ettikleri gerekçesiyle, Özel Harp Dairesi elemanlarınca “Büyüklerimiz aleyhine yazarsın ha! Sen komünist misin” denilerek ölesiye dövüldü ise, bugün de Türkiye’de, Gezi sürecinde ‘tek adam diktatörlüğü’ne karşı alanlarda tepki gösteren gençler devletin kolluk güçlerinin şiddeti altında canlarından oldular. Şimdi de, kendisi ve yakın çevresinin adının geçtiği büyük yolsuzluk operasyonu, ‘darbe girişimi’ diye maniple edilerek kapatılmış olan Cumhurbaşkanı için “Hırsız, katil” ifadelerini kullanmak soruşturmanın hedefi olmayı ve tutuklanmayı getiriyor.  

Arkadaşlarımız Çağrı Sarı ve Tolga Alp Turgut’un haberlerine göre, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret etmek iddiasıyla şubat ayı içinde aralarında, öğrenci, gazeteci ve siyasi parti temsilcilerinin de bulunduğu 40 kişi hakkında TCK 229. maddesi kapsamında soruşturma açıldı. 3 kişi halen tutuklu bulunuyor.” (Evrensel, 20 Şubat 2015)  (Yazı yazıldığı saatlerde Tokat Merkez İlçe Başkanı Önder Konuk tahliye edildi)

Tutuklananlar ÖDP yöneticileri ve Birleşik Haziran Hareketi üyeleri.

Ve aynı günlerde, toplumdaki tüm karşı çıkışlara rağmen Meclis’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla ısrarla görüşmeleri sürdürülen “İç Güvenlik Paketi”nin oturumları, muhalefetin itirazlarına iktidarın saldırıları altında sürüyor.

Ve bu görüşmelerin üçüncü gününde CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, AKP Osmaniye Milletvekili Suat Önal’ın ittirmesi sonucu, stenografların alt kata geçiş yaptığı merdivenlerden aşağıya düştüğü net olarak görüldüğü halde, AKP’nin Adalet Komisyonu Sözcüsü ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, olayın hemen ardından Twitter hesabından şunları yazabildi: “Sokakları terörize etmek isteyen muhalefet, mecliste sürekli kavga çıkarıyor, bu arada arkadaşlarını da düşürüyorlar.” Yani vekil dokunulmazlığı, AKP iktidarı için böylece şimdi bir kez daha çok açık olan bir olaya dair yalanın kılıfı olabilmişti.

İktidarın devamı ve o iktidarı bir mutlak iktidar haline getirmek için, yargının bir TOMA mekanikliğiyle devreye girebildiği günlerdeyiz. 

Öyle de olsa, Türkiye’nin devrimcileri, sosyalistleri, halkları bu pervasızlığın Özel Harpli halini gördü eğilmedi, şimdi mi eğilecek?

ÖNCEKİ HABER

Gongunuza demokrasi diyebilir miyim?

SONRAKİ HABER

Yolumuz çok uzun…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...