17 Şubat 2015 01:08

10’da 10!

Paylaş

Serap Kiriş
Milyonlarca Kadından Biri

Bize geldiği günü anımsıyorum. 16 yaşındaydı teyzem. Ürkek bakan, sürekli ağlayan bir kadın. Konuşmuyordu kimselerle. O güne dek görmemiştim onu, tanışamamıştık. Köyden şehre getiren olmamıştı hiç, köye gittiğimiz vakitlerde ise davar gütmek için dağa gitmiş olurdu. Görmemem ondandı.  Kendi ellerimle sekiz karıştım ve karışım kadardı yaşım. Neden gelmişti, neden ağlıyordu, neden yemek yemiyor, uyumuyor, ürkek bakıyor dahası neden hiç konuşmuyordu bilmiyordum. Bir zaman sonra aile toplantıları yapılıyor hararetli konuşmaların içinde suskun çocuk rolümle anlamaya çalışıyordum. 

Nihayet teyzemin öyküsü tamamlandı zihnimde. Davar gütmeye gittiğinde yan köydeki kendinden büyük bir adamın tecavüzüne uğramış. 

Evlendirildiğinde daha az ceza alacakmış adam. Dedem ‘kıtır kıtır kesip köpeklerin önüne atarım da yine de vermem ona’ dediyse de köy ahalisi toplanıp “telef olmasın”, “namusu aklansın” diye dayatmışlar. Mahalle baskısı alabildiğine.. Gelin oluyor teyzem o adama. Birkaç ay sonra da bize getiriliyor zaten morluklar,yaralar bereler içinde... Bir akşam namazını kılarken  keserle dövmüş öldürürcesine. Sonrası malum... Hastaneler, mahkemeler...

Uzun yıllar bizimle yaşadı teyzem, geceleri koynuna alır  masallar anlatırdı bana. Masalları hep güzel biterdi teyzemin. Bense soramadım hiç aklımdaki soruyu : “Ya senin masalın teyze? Seninki nasıl bitecek dersin?”
...

Büyük takımların bir maçı için stadyumdayız. Öyle kadınlı erkekli... Maç bitti, takımlardan birisi kazandı. Stadyum boşalıyor. Yanı başımda yeni  tıraş olmuş gibi parlak yüzlü bir adam.

Hemen önümüzdeki  henüz ilkokul çağında bir kız çocuğunu kıstırmışçasına kalçalarına dokunuyor. Kız arkasına bakıyor,adam bir elini havaya kaldırmış, bakışlarını uzağa dikip göz göze gelmiyor kızla. Diğer eline kayıyor bakışım, adam devam ediyor dokunmaya(!). Kız çırpınıyor önümde. Kız ilerlemeye çalışıyor adam takip ediyor. Kız kalabalığı yarmak istiyor adam peşi sıra devam ediyor. Çok değil üç beş yaş büyüğüm o kızdan. Ben de kız gibi sessiz kalıyorum. Sesimi çıkaramıyorum gördüklerim karşısında. Sonra kaybediyorum onları ama adamın yüz hatlarının her bir ayrıntısını çiziyorum zihnime. Bir kaç  hafta sonra tesadüf  bir telefon bayiine giriyorum. Adam karşımda. Güler yüzüyle ‘’Hoş geldiniz, Nasıl yardımcı olabilirim?’’ diyor. Konuşamıyorum. Hiçbir şey yapamıyorum yine. İğrenme duygusuyla  aylarca o dükkanın önünden geçmeden devam ediyorum yoluma.

Şimdi öyle öfke duyuyorum ki kendime, nasıl oldu da sessiz kalabildim o kızın çırpınışı karşısında diye. “Korkmuştum ama!” mazeretim öylesine yavan kalıyor ki şimdi..
...

Üniversite okumak için geldiğim şehirde kültür merkezinden beraberce çıktığım kadın arkadaşımla dolmuş beklerken  yanımıza yaklaşan erkeğin sözlü tacizinden sonra,ona polisi arayacağımı söylediğimde bana fütursuzca “Parada anlaşamadık, çirkefleştiler!’’ diyerek yanıt vereceğini söyleyerek uzaklaşan  ve olaya müdahale eden polis ekibinin “Abartmayın kızlar!’’ şeklinde sonuçlandırdığı yaşanmışlığımda yitirdiğim inancı kazanmak için ne yapılabilir diye çok düşündüm.
...

Görev yaptığım bir okulda ‘’taciz’’suçlaması-ithamı ile karşı karşıya kalmış bir öğretmen ve öğrencinin haberi ile sarsılıyorum bu kez. Biri yapmadığını diğeri yaptığını iddia ediyor. Dehşete kapılmış halde seyrediyorum tüm olup bitenleri, konuşulanları. 

Sessizce ama derinden içim sızlayarak.

‘Umarım böylesi bir şey olmamıştır’ dediğimde bir ortaokul öğrencisinin yaratabileceği yıkıma tanıklık edecek olmanın, ‘umarım kız öğrenci haklıdır’ dediğimde ise bir öğretmenin nasıl böylesi bir şeyi yapabileceğini düşünmenin arafında kaldım günlerce.

O sırada konuya ilişkin  bir başka öğretmenin  sırf okul önlerinde kendinden yaşça büyük erkeklerle görüşüyor, konuşuyor olmasını gerekçe göstererek  kız çocuğunun ‘background’* unun kötü olduğunu  söyleyip ‘olası’ tacizi haklı göstermesi  ile yaşadığım ataerkil toplumun zihniyetindeki çarpıklıkla zihnim felce uğruyor.
...

Geçmişte teyzem,  ilkokul sırasındaki kız, ben ve sonrasında  isimli nice kadın...

Olaylar hep başkaydı belki ama yaşananlar,geride bıraktığı izler,sancılar,sızılar,travmalar hep aynı.

Ve bugün bir başkasının ismi daha eklendi o kara listeye!
...

Yakın tarihlerde yeniden (ne acı ki!) yaşanan acı bir olayla gündemimize aldığımız tecavüz, taciz olayları öylesine çok ki. Coğrafyası da yok bu işin. Doğusu, batısı,güneyi kuzeyi yok.

Var olan ise bunun her yerde her saat, her dakika, her saniye yaşanıyor olduğu gerçeği. Sokakta, otobüste, metroda, çarşıda, pazarda, okulda, hastanede, şirkette, her çatının altında yaşanıyor olduğu. 

Geleneksel bakışın, algının, iktidar sahiplerinin, dinsel kavramların, altında yaşadığımız hukukun bunu koruyamadığını görüyor olmamız. 

‘Bu devranın böyle gitmemesi gerektiği inancını’ geliştirmemizin gerekliliğidir artık bu ülkede konuşulması gerekenler!

Taşın altına elini koyma vaktidir artık bardaktan taşan son damla ile birlikte!
Daha geçen gün erkek bir arkadaşla bu konular üzerine söyleşirken eski kız arkadaşının yurtdışında  (!- ki özellikle belirtmek istedim bunu zira dünyanın her yerinde söz konusu iğrençlik, omurgasızlık yaşatılıyor) birlikte olduğu erkek tarafından tecavüze uğradığından bahsediyordu. Sözüne kadınların ''10'da 9'unun'' tacize-tecavüze maruz kaldığı yorumuyla devam ederken sözünü kesip:
“F. yanılıyorsun. 10'da 10'u da maruz kalıyor!’’dedim.

Ne bir eksik ne bir fazla.

Bu durumu şöyle izah edeyim sevgili erkek arkadaşım, Ben de, kız arkadaşın da, annen de, kız kardeşin de, iş arkadaşın da yani etrafında ne kadar ''kadın'' görüyorsan istinasız bir kez de olsa gerek fiziksel gerek sözel, psikolojik tacize uğruyor.

Ve bunu yapan sen değilsen de yapanlar çok uzağındaki kişiler de değil.
Baban, dayın, amcan,komşun, bakkalın, iş arkadaşın, doktorun, kuzenin, arkadaşın, öğretmenin, dostun ..............  diyebileceğin insanlar.
#sendeanlat hastagini okurken şimdi ki tezimin kahrolasıca haklılığını görmekle, eşimin dostumun ailemin ''amann kızım yola sokağa çıkma!'' önerileriyle perçinlenen öfkemi simdi nasıl anlatayım bilemiyorum.
Getirilen ve getirilebilecek çözüm önerileri bunca zaman böyleyken değişmeyen hiçbir şey olmadığını görmek için çok geçmişe bakmaya ne hacet!

Güldünya, Hacer, Nevin, N.C, Özgecan, Ayşe, Elif ... Daha dün gibi. 
Evet onaylamadın, ben yapmadım hiç öyle şeyler dedin, karşılaştığın benzeşik olaylarda bireysel olarak verdiğin tepkilerden ötürü kalbin, vicdanın da rahattır hatta..

Özgecan’ın hikayesi ile ‘’bir erkeğin yaptığı o akıl almaz,yürek kaldırmaz iğrençliği’’ kınayıp hemcinsi olduğun için utandığını söyleyenlerdensin şimdi de belki.

O hemcinsinden yahut erkek olmandan utanma!

Utanarak yol kat edilmez çünkü. 

Sövgün bile şiddet üzerine iken (amk, s.kerim, korum, gömerim), geyiğin bile eril güce dayalıyken (erkek adamım lan ben! Erkekle böyle konuşulmaz, erkeğe böyle gülünmez, bakılmaz .... vb) iken utancın beni her gün apartmana girerken etrafımı kolaçan etmekten, dolmuşta trende otobüste yalnız kalmaktan, önümü arkamı çantayla kollamaktan, sırtımı illa ki cama yahut bir başka kadına vermekten, parkta yanlarından geçerken acaba peşime düşer mi korkusunu içimde duymaksızın yoluma devam etmekten, kocasıyla sevişmediğinde kadınlarca, erkeklerce haksız bulunmakla birlikte maruz kaldığı muamelenin haklı bulunmasından, kapımı çalan herhangi bir erkeğe evde yalnız olmadığım senaryosu yazıp kendimi korumaya çalışmamdan, cebimde türlü saldırı aracı taşıyor olmanın gerilimini yaşamaktan ve daha nicesinden alıkoymuyor..

Anlıyorsun beni değil mi?

Utanma. 

Bir şey yap! 

Seslen! Bağır sen de.

Sevgilisinin, kocasının, yahut hiç tanımadığı bir erkeğin tacizine tecavüzüne-şiddetine uğrayan kadın bunu dillendirdiğinde onu ''edepsizlikle'', ''hayasızlıkla'', ‘’kendini teşhir etmekle ‘’suçlama.
Yargılama!

Utanmaktan daha başka bir şey yapılacaksa tacize-tecavüze-şiddete uğramış kadının sesine ses ver. 

Yanında ol tüm içtenliğinle!

Kendi oğluna,arkadaşına,hemcinsine bir kadına yapılabilecek en iğrenç muamelenin bu olduğunu anlat. 

Öylesi bir muameleye maruz bırakan hemcinsin karşısında susma sen de!
İşte o vakit on  kadının onunun da içerisinde öyle sessiz çığlıklar birikmez!
Yaşanan acılarla dile gelmek zorunda kalmaz.

Kendini suçlu sayıp rıza görmez kendine yapılan haksızlığı.

Yapmıyorsan bile yapanı cezalandırmak senin de görevin, sorumluluğun. 

Ve bunu yaparken her türlü şiddete, tacize, tecavüze kısacası o ‘’omurgasızlığa’’ uğrayan kadını tanıman gerekmediğini bil. 

Unutma!

ÖNCEKİ HABER

Özgecan Aslan’a mektup

SONRAKİ HABER

Diyarbakır'da kadına şiddete karşı savunma timleri kuruldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...