29 Ocak 2015 00:55

Katliam ve baskıdan isyan ve devrime

Rojava'da nasıl bir sistem inşa ediliyor sorusuna cevap aradığımız dosyamızın bugünkü bölümünde Rojava’nın en etkili siyasi gücü PYD’ye mercek tuttuk. PYD’nin nasıl bu kadar etkili bir güce dönüştüğü ve devrime kadar gelen süreçte neler yaşandığı sorularına cevap aradık.

Paylaş

DOSYA: Rojava'da neler oluyor?

Hazırlayan: Erdal İMREK

Rojava devrimi YPG ve YPJ’yle olduğu kadar kuşkusuz Salih Müslim ve Asya Abdullah’ın eş başkanlığını yürüttüğü Partiya Yekitiya Demokratik-Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile anılır. Devrimin öncüsü PYD bugün de Rojava’nın en etkili siyasi gücü. Peki PYD nasıl bir parti, Rojava’da nasıl bu kadar etkili bir güç oldu, devrim öncesinde nasıl örgütlendi ve bugün nasıl bir çalışma yürütüyor? Tüm bunları Cezîre’nin Qamişlo kentindeki PYD merkezinde bir araya geldiğimiz PYD Yöneticileri Şiyar Zaxo, Hesan Koçer ve Awaz Sileman’la konuştuk.

Abdullah Öcalan’ın büyük fotoğrafının bulunduğu salonda ilk sözü alan Şiyar Zaxo, “Suriye’nin tamamında ve Rojava’da devam eden savaşta tüm uluslararası güçlerin eli var. Burada kural dışı, ahlaksız bir savaş sürüyor” diyor. Kürtlerin bu savaş sırasında üçüncü bir yolu seçtiğini söyleyen Zaxo, “Büyük bedeller ödedik ama büyük kazanımlarımız oldu. Geçmişte Suriye Kürtlerini kimse tanımıyordu. Ama Rojava devrimi sayesinde artık bütün dünya bizi ve direnişimizi biliyor” diyor.

PYD’NİN SİYASET SAHNESİNE ÇIKIŞI

Daha sonra söz alan Hesan Koçer ise PYD’nin tarihine dolayısıyla devrimden önceki örgütlenme sürecine ilişkin detaylı bilgiler veriyor. PYD’yi Baas rejiminin Kürtlere büyük saldırılarının ve baskılarının olduğu 2003 yılında kurduklarını söyleyen Koçer, “Rojava’da birçok parti vardı ama bunların ciddi bir çalışması yoktu. PYD, Önder Apo’nun paradigması çerçevesinde kuruldu. Gizli çalışma yürütülüyordu” dedi.

12 MART KATLİAMI VE İSYAN

2004’ün 12 Martı’nda rejime bağlı güçlerin Qamişlo’daki bir futbol maçından sonra halka ateş açarak 9 Kürt’ü öldürmesinin ardından başlayan ve 3 gün süren kitlesel eylemlerde, rejim güçleri 30 kişiyi daha öldürdü. Bu katliam, bir isyanın da tohumlarını atıyordu. PYD’nin kuruluşundan kısa süre sonra yaşanan 12 Mart isyanı aslında bugünkü örgütlülük düzeyinin de ateşleyicisi oldu. İşte bu 12 Mart olaylarını hatırlatan Hesan Koçer, “Bu olaylar PYD’ye bağlandı. Parti yöneticileri işkencede öldürüldü, gözlatında kaybedildi. Baskıyla birlikte halkın da örgütlenme isteği de vardı. Qamişlo’da başlayan isyan Derîk, Halep ve Şam’a yayıldı. O günlerden bugünkü devrime geldik” dedi.

TÜRK VE ARAP ŞOVENİZMİ DEVRİMİ BOĞMAK İSTEDİ

Suriye’de savaş başlayınca, ortaya çıkan boşluğu değerlendirdiklerini söyleyen Hesan Koçer, “Zamanında adım attık. Bir saat erken ya da geç adım atsak başarılı olamazdık. Demokratik özerkliği savunduk. Ona göre çalışmalarımızı yürüttük” dedi. Bu süreçte kendilerine yönelik ‘Rejimle birlikteler’ şeklinde kara propaganda yürütüldüğünü söyleyen Koçer, “Fakat biz kendi siyasetimize, kendimize güveniyorduk. İlk başta komünleri, meclisleri örgütledik. Daha sonra özerk yönetimleri oluşturduk. Bu kolay olmadı. DAİŞ saldırılarından önce kendisine ÖSO diyen birçok grubun saldırıları oldu. Bunların arkasında Rojava devrimini boğmak isteyen Türk ve Arap şovenizmi vardı” dedi.

Koçer’le PYD’nin ENKS partileriyle (Barzani çizgisindeki partilerin yer aldığı birlik) yaşadıkları gerilimi ve ilişkilerin şu anda ne boyutta olduğunu da konuştuk. Devrimin başında oluşan Hewler İttifakına Türkiye’nin anında müdahale ettiğini, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun birliği bozmak için Güney Kürdistan’a geldiğini söyleyen Koçer daha sonraki süreci şu sözlerle anlattı; “Toplumsal tabanı olmayan, toplum içinde örgütlenemeyen partiler koalisyon güçlerine dayanıyordu. Biz toplumun örgütlenmesini esas alıyorduk. ENKS ise dış güçlere umudu bağlamıştı. Beklentileri şuydu; Dış güçler onlara yardım edecek, Rojava’da hakimiyet kuracaklar. Kurulan koalisyon (Suriye Muhalefeti’ni kastediyor) Kürtleri tanımıyordu. Biz onlarla hareket etmedik. Ondan sonra Kobanê direnişi gelişti ve daha sonra Kürtlerin ulusal birliği ortaya çıktı. Bunun üzerine de Duhok Anlaşması imzalandı.”

Duhok Anlaşması’nın ardından Qamişlo’da ayrıntıların tartışılması gerektiğini ancak ENKS partilerinin temsiliyet, koltuk konusunda anlaşmazlığa düştüğünü ve toplantıların düzenlenemediğini söyleyen Koçer, “En sonunda 12 üye çıkardılar. Ondan sonra ilk toplantı yapıldı. Duhok Anlaşması’na göre Rojava yönetimi için PYD’nin yanı sıra 6 partinin de temsil edildiği TEV-DEM’den 12, ENKS’den 12 ve bağımsızlardan 6 kişiyle 30 kişilik bir meclis oluşacaktı. Seçimler yapıldı. ENKS’liler ‘seçilen bağımsızların hepsi size bağlı’ deyip itiraz etti. Kendi içlerindeki 3 partiyi de ‘Siz TEV-DEM’e oy verdiniz diyerek attılar. Tartışmalar sürüyor. Ama biz bu ittifakın başarılı olmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.


ARTIK SAVAŞ DA SİYASET DE ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

Rojava’nın tüm Ortadoğu halkları için umut olacak bir model yarattığını söyleyen PYD Yöneticisi Hesan Koçer, “Emperyalist sistem, bu devrimin gelişmesini istemiyor. Amerika Barzani anlayışına destek veriyordu. Ancak Barzani, Şenagal’de başarısız olunca, Amerika Barzani’nin siyasi gücünün kendi hedefleri açısından yetersiz olduğunu gördü. Biz Rojava’da kendi devrimimizi yürütüyoruz. Artık bu coğrafyada klasik sistemler toplumlara cevap olamıyor. Halklar devrime yöneliyor. DAİŞ kapitalist modernitenin temsilcisidir. Bizim onlarınki kadar güçlü silahlarımız yok. Ama direndik. Artık savaş da siyaset de eskisi gibi olmayacak, yeni bir aşamaya geçecek” şeklinde konuştu.


KAPİTALİSTLER YAPAY MUHALEFETLER YARATTI

Suriye’de ayaklanma başlayınca bunun bir halk devrimi olduğunu düşündüklerini söyleyen PYD Yöneticisi Şiyar Zaxo , “Ancak kapitalist sistem yapay muhalefetler oluşturdu” diyor. Devrimler başlamadan önce Arap ülkelerinde Türk dizilerinin ön plana çıkarıldığını anlatan Zaxo şunları söyledi; “Erdoğan, Selahaddin Eyyubi’ye benzetildi, Davos çıkışı sürekli gösterildi. O da Tunus, Mısır, Libya’da başlayan devrilerde etkin rol almaya çalıştı. Halk devrimleri tasfiye edilmek istendi. Türkiye ya da Katar’dan yana olmayanlar rejim yanlısı gibi gösterildi. Biz o dönemlerde muhalif gruplarla tartışmalar yürüttük. “Türkiye yardım etmezse, silah vermezse başarılı olamayız” dediler. Suriyeli muhalifler kendilerini eğiten Türk subayları için ‘bunlar melek. Ancak Türkiye bizi özgürleştirebilir’ diyorlardı. Suriye’deki devrimci güçleri tasfiye edip, muhalefeti kapitalist sistemin hizmetine soktular. Aynı güçler 2011’de PYD’yi, Barzani çizgisinin yönettiği ENKS içindeki 16 partiden biri haline getirmek istedi. Bunu da Türkiye yürüttü. ENKS, kapitalist güçlere bağlıydı. Kapitalist projeleri hayata geçirmek istedi. Biz ise halka dayanan demokratik konfederalizmi esas aldık. Şu anda da Rojava’da kapitalist zihniyet ile demokratik ulus zihniyetinin çatışması var.”


KADINLAR HER ALANDA ÖRGÜTLENİYOR

PYD’nin kadın yöneticilerinden Awaz Sileman, ise bize kadın çalışmalarına ve kadınların PYD içindeki pozisyonuna dair bilgi verdi. Partinin her alanında kadınların yer aldığını, ayrıca özgün kadın çalışmaları da yürüttüklerini söyleyen Sileman, “Her şehirde parti meclislerinde yer alıyoruz. Ama ayrıca kadın meclislerimiz de var. Parti genel yönetiminde de çok sayıda kadın yer alıyor. Bir yandan PYD Akademisindeki eğitimlere katılıyoruz diğer yandan Kadın Akademisinde eğitimler veriyoruz. Her yerde kadın komiteleri olarak örgütleniyoruz. Arap, Kürt, Süryani başta olmak üzere tüm uluslardan kadınlar içinde çalışma yürütüyoruz. Önder Apo’nun felsefesini halka ulaştırmak için çalışıyoruz. Yekitiya Star ve TEV-DEM içinde de yer alıyoruz” diyor.


‘BU BİR İNSANLIK DEVRİMİDİR’

Cezîre’de Kanton Başbakanı Ekrem Hüso ile de görüşme fırsatı bulduk. Hüso, “Rojava’da inşa edilen kardeşlik ve eşitlik sistemidir. Bu bir insanlık devrimidir, fikir devrimidir, kadın devrimidir” diyor. Şu anda en büyük sorunlarının Rojava’ya dönük ambargo olduğunu söyleyen Hüso, “Tüm dünya çapında ambargonun kaldırılması için destek istiyoruz. Öncelikle Türkiye ve Güney Kürdistan ambargoyu kaldırmalı. Biz Duhok Anlaşması’na bağlıyız. Umarız bu anlaşmanın gerekleri kısa sürede yerine getirilir. Tüm insanlık için direnen Rojava uluslararsı alanda bir an önce tanınmalı. Demokratik özerklik halkları birleştiren eşit, özgür ve kardeşçe yaşamı ön gören bir sistemdir. İnanıyoruz ki bu proje başarıya ulaşacaktır” şeklinde konuşuyor.


HALKLARIN BİRBİRİNİ EKSİLTMEDİĞİ SİSTEM

Cezîre Kantonu Yasama Meclisi Eş Başkanı Hakêm Xalo ile Yasama Meclisi’nin yönetimdeki rolünü, Meclis Divanı Üyesi Perwin Muhamed Emin ile de devrimden sonra kadınların yaşamında nelerin değiştiğini konuştuk. 101 kişilik Yasama Meclisi’nde 12 siyasi partinin de dahil olduğu 52 kurumun temsilcileri ve bağımsız kişiler yer alıyor. Bu meclis savaş koşulları nedeniyle seçimle belirlenmemiş. Ancak tüm toplumsal kesimlerin bir araya gelmesi ve uzlaşmayla oluşmuş. Esas görevi Rojava Toplumsal Sözleşmesi’yle çelişmemek kaydıyla yasalar çıkarmak. Meclis’te yüzde 20 kota bağımsızlara, yüzde 80 ise partilere ayrılmış. Yüzde 40 cinsiyet kotası var. Kadınların da erkeklerin de sayısı yüzde 40’ın altında olamıyor. Cezîre nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Kürt, Arap ve Süryanilerin kotası yüzde 10. Ermeni, Çeçen ve Êzidîlerin ise yüzde 5 kotası var. Yeni hazılranan Seçim ve Siyasi Partiler Yasası’na göre ilk yapılacak seçimde baraj yüzde 2 olacak.

ULUSLARARASI AMBARGO SÜRÜYOR

Yasama Meclisi Eş Başkanı Hakêm Xalo, “Özgür Rojava, bütün halkların katkısıyla, şehit kanıyla kuruldu. Herkesin gelip devrimimizi görmesini, demokratik özerk sistemi tanımasına istiyoruz. Buradaki gerçekliğin hem Türkiye’ye hem de dünyanın diğer yerlerine anlatılmasını, sesimizin duyurulmasını istiyoruz” diyor. Suriye’deki 4 yıllık kargaşa döneminde Rojava’da tüm halkların bir arada, birbirini eksiltmeden, düşmanlaşmadan, özgür ve eşit şekilde yaşayabileceğini gösterdiklerini söyleyen Xalo, “Ancak Rojava uluslarası bir ambargoyla karşı karşıya. Bu hem siyasi hem diplomatik bir ambargo. Daha ilk aşamada ambargoyla devrimi boğmak istediler. Ancak inanıyoruzki demokratik ulus, demokratik toplum yaklaşımı başarıya ulaşacak” şeklinde konuşuyor.

KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ YASASI

Meclis Divanı Üyesi Perwin Muhamed Emin ise “Devrimimiz bir kadın devrimidir. Bir medeni kanun çıkarmadık ama tüm kanunlarda kadınlara dair maddeler var. Medeni kanunda düzenlenen konuları Kadın Kanunu’nda ele aldık” diyor. Kadına ilişkin sosyal ve siyasal konuları yasalarla düzenlediklerini belirten Perwin Muhammed Emin, “30 maddelik Kadın Kanunu var. Bu kanun kadın özgürlüğü yasasıdır. Evlilik yaşı 18. Çok eşlilik yasak. Evklilikte kadının iradesi esastır. Kadının siyasi parti kurma, toplumsal yaşama dahil olma hakları güvence altına alınmıştır. Mirasta kadın erkek eşitliği var. Boşanma için şeriatta olduğu gibi sadece erkeğin isteği yetmiyor. Boşanmak isteyen çiftler mahkemeye gidiyor. Çocuğun velayeti 15 yaşına kadar anneye veriliyor. Daha büyük yaştaki çocuklar ise kimde kalacağına kendileri karar veriyor. Kadınlar evlendikten sonra erkeklerin soyadını almak zorunda değil. Bu kendi iradelerine bağlı. Eşler boşanırsa annenin mi babanın mı soyadını alacağına çocuklar karar veriyor. Evlilik sırasında reşit olmayan çocuk babasının soyadını alıyor” diyor.

-BİTTİ-

ÖNCEKİ HABER

Barcelona, Atletico Madrid'i kupadan eledi

SONRAKİ HABER

Özgür alanlar açacak bir siyaset olmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa