25 Ocak 2015 06:00

Önce domuzlar indi

Bu iktidarın en son hayal edeceği şey domuzlarla bu kadar muhatap olmak zorunda kalmaktır. Hiç hayal edilmemişti ama oldu. Arada bir görünen domuzların verdiği mesajı almamakta direnenler, bu domuzlarla yaşamaya alışmalı.

Paylaş

Melda ONUR*

Bu iktidarın en son hayal edeceği şey domuzlarla bu kadar muhatap olmak zorunda kalmaktır. Hiç hayal edilmemişti ama oldu. Arada bir görünen domuzların verdiği mesajı almamakta direnenler, bu domuzlarla yaşamaya alışmalı.

İstanbul’un Kuzey Ormanları’nın domuzları, şimdiye değin piknikçilerin zaman zaman gördüğü kiminin korkup, kiminin beslediği yaban hayvanlardı. Bazen de av meraklılarının da hedefi olan zavallı hayvancıklardı. Hayal değildi ama oldu, onlar artık sokak hayvanları. Üçüncü Köprü, Üçüncü Havaalanı inadıyla Kuzey Ormanlarını tıraşlayan iktidarın sebep olduğu yaşam alanı ihlallerinin bir mağduru da domuzlar oldu. Onları ilk kez 11 Ekim 2013 tarihinde İstanbul Boğazı’ndan karşı karşıya geçmeye çalışırken gördük. Orman Bakanı Veysel Eroğlu bunların mevsimsel göç dönemlerinde bazen yüzdükleri cevabını vermişti. Normaldi yani. Derken Domuzlar Sarıyer’de görüldü. Şehrin içindeydiler artık. İki gün sonra Bebek’te trafik kazası geçirip Mısır Konsolosluğu bahçesine sığınacak kadar şehri hayatına, İstanbullular da onlara alışmıştı. 

Ama domuzlara alışmayan, hatta “görüldüğünde tiz vurula” ruh hali hala mevcuttu. Samsun’da aç kalıp şehre inen domuzu linç edenlerin ruh halini analiz etmek beni aşıyor ama aç kalma nedeniyle ilgili söyleyecek bir şeylerim var: 

SONRA TARIM KAMU SPOTLARINA KALDI 

Samsun ve özellikle de Kızılırmak’ın Karadeniz’le buluştuğu deltanın verimli tarımını yok eden HES’ler, Çevre Komisyonu’nun Enerji Bakanı ile bir sabah kahvaltısında konu olmuştu. AKP’nin Samsun Milletvekili “Sayın Bakan, tamam enerji lazım da, Samsun’da HES’ler bizim tarım alanlarımızı bitirdi” diyerek ezber bozuyordu. Bizim tarım alanlarımızı bitiren HES’lerin yaban hayatı nasıl etkilediğini tahmin edin. Yavru domuzun aç kalıp Samsun’dan bir lokma ekmek bulmaya yeltenmesi, hayvanın linçle sonunu getirdi. Bugün sorsanız Çevre Bakanı’na “magazin sorusu bunlar” cevabını alırsınız. Çünkü sorulara verilen yanıtlar alay edercesine.

Gün boyu tanık olduğumuz tarım alanı felaketleri ile her akşam Tarım Bakanlığı tarafından gözümüze sokulan “tarım arazilerimizi koruyalım” konulu kamu spotu birbiriyle örtüşmüyor. Biz de geçtiğimiz 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nü fırsat bilerek Tarım bakanı Mehdi

Eker’e tam 15 maddelik bir soru önergesi vermiştik. Yardımcı olalım kampanyasına dedik. Neler mi sorduk? Sırayla;

* Son 5 yıl içerisinde acil kamulaştırma ile el konan tarım arazisi miktarı ne kadardı
* Son 5 yıl içinde kamu yararı kararı ile el konulan tarım arazisi miktarı ne kadardı
* Son 5 yıl içinde ne kadar 1. sınıf tarım arazisi kaybolmuştu
* Enerji yatırımları için (termik, nükleer, HES) el konulan ne kadar tarım alanı vardı
* Taş ocakları için ne kadar tarım alanına el konmuştu
* Maden arama için ne kadar tarım alanına el konmuştu, bunun ne kadarı altın arama içindi
* Konut yapımı ve turizm yatırımları için ne kadar tarım alanına el konmuştu
* Tüm bu faaliyetlerden ne kadar tarım lanaı ve üretim olumsuz etkilenmişti
* Tüm bu verilerin il bazında dağılımı neydi..

Bu minvalde son derece net ve rakamsal yanıt verilebilecek 15 soruya hiç bir rakamsal veri ile yanıt verilmeyip tek kalemde aşağıdaki yanıt geldi:

“Bakanlığımızca tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına ilişkin talepler 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çerçevesinde değerlendirilmekte ve gerekli işlemler bu kapsamda yürütülmektedir. 5403 Sayılı Kanunun 13. Maddesinde, mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamayacağı, ancak alternatif alan bulunmaması ve Toprak Koruma Kurulunun uygun görmesi ve kamu yararına dayalı olarak tarım dışı amaçlı tahsisler yapılabilmektedir. Bakanlığımızca tarım arazilerinin korunmasına yönelik olarak önemli çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamda arazi kullanım planları hazırlanmakta, ilgili kurumlarla işbirliği içinde ulaşım, konut, enerji, sulama vb yatırımların mümkün olduğunca bu tarım alanlarının dışında uygun alanlara yönlendirilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca, Büyük Ovaların Belirlenmesi çalışmaları yürütülmekte olup, bu çalışma ile verimli tarım alanlarının korunması amaçlanmaktadır. Bu önemli konuda toplumsal farkındalığın artırılması amacıyla hazırlanan, afiş, broşür, kitap, magnet, kamu spotu gibi basılı ve görsel materyaller ile düzenlenen sempozyum, fuar, konferans vb. etkinliklerle toplumumuz bilinçlendirilmektedir.”

ŞİMDİ KIZILIRMAK TEHDİT ALTINDA

Tamamen geçiştirme ve yalanla dolu bu cevaba Türkiye’nin dört bir yanından örnek gösterebilirdik. Ama madem Kızılırmak’la başladık, oradan devam edelim: 

Kırıkkale’nin köyleri boyunca Kızılırmak kavak ve söğütlerle kıvrıla kıvrıla vadiyi verimle sularken, bir HES şirketi sadece bir proje tanıtım dosyası ile inşaata başlayarak nehri beton kanallarla hapseder. Buna karşı doğasını ve köyünü savunmak isteyen köylü hakkını aramak için mahkemeye başvurur, ama sonunda karşısına çıkan elbette devletin kolluk güçleri olur. Kırıkkale’nin Çelebi ilçesine bağlı Karabucak köyüne yapılan Sema HES projesi için, ilk başta Valilik tarafından ÇED gerekli değildir kararı verilir. Proje tanıtım dosyasındaki veriler ise gerçek bilgileri yansıtmaz. Dosyada projenin köylerden 5 km uzakta olduğu söylenmiştir. Oysa proje 5 tane köyü bölüp, kilometre karelerce tarım arazilerini yok edip geçmektedir. Kaldırım, Halildede, Alıcıyapan, Karabucak ve Köprü köyleri tarımsızlaştırılmaktadır. Mısır tarlaları, sebze meyve bahçeleri artık Kızılırmak’la buluşamayacaktır. Nehri 13 kilometrelik kanala hapseden proje aslen 25 km menderes ile kıvrılan Kızılırmak’ı kurutacaktır. Koca bir ırmağın bölge tarımından kopartılması sonucu açılan dava sonrası dosya bilirkişiye gider ve çevre hukukuna dair aykırılıklar tespit edilir. Köyün sosyal ve demografik yapısını doğrudan etkileyecek bir proje için Valilik tarafından “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiş olmasını incelemek üzere, Hacettepe ve Ankara Üniversite profesörlerinden oluşan bir bilirkişi heyeti oluşturulur. Hakim nezaretinde keşfe giden heyet bölgenin 1.sınıf tarım arazisi olduğunda karar kılar. Proje tanıtım dosyasında bilgiler açıkça yanlış belirtilmiştir. Proje köyün tarlalarının, ahırlarının, okulunun ve camisinin tam ortasından geçmektedir. Kamulaştırma ücreti bu bedeli ödeyemez, çünkü 5 tane köyü etkileyen ve Kızılırmak nehrinin kurumasına yol açacak bu tür bir yıkımın maddiyatla ölçülecek bir tarafı yoktur. Hukuk süreci devam ederken, proje de hukuksuzca yürür. Projede iptal bekleniyor, ama santral yapıldı bitti. 

*CHP İstanbul Milletvekili

ÖNCEKİ HABER

Hayat bir daha hiç eskisi gibi olmadı

SONRAKİ HABER

18 Mart’tan 24 Nisan’a 17. Türk Devleti nöbette!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...