18 Aralık 2014 00:50

Gün geçtikçe büyüyen asistan hekim mücadelesi

Orta sınıfın dinamiğini en çok oluşturan kesimler hekimler, memurlar, mühendisler gibi beyaz yakalı kesimlerdir. Ülkemizde sistem açısından bakıldığında en örgütlü kurumlar sağlık bakanlığı, milli eğitim gibi kurumlardır.

Paylaş

Dr. Güneri KURUÖZ
Adnan Menderes Üniversitesi Asistan Hekimler Komitesi Sözcüsü

Toplum eskiden sınıflara ayrılmıştı. Kast sistemi gibi. İşsizler, işçiler, emekçiler ve köylüler toplumun ezilen kesimleriydi. Orta sınıf vardı birde burjuvalar. Burjuvalar da kendi aralarında bir çok katmanlara ayrılabiliyordu. Orta sınıfın kendi üretken dinamiğinde sınıf atlama potansiyeli mevcut olabiliyordu ve bunu toplum içselleştirmiş,  kabul edebiliyordu (!) Tüm dünya da zenginlerin sayısı artarken, artan kaosun nedenini anlamak çok zor olmasa gerek. Dünya küçüldü. İnsanlık küçüldü. Emek küçüldü. Sevgi küçüldü. Doğa küçüldü. Adalet küçüldü. Değerler ise küçültülmeye çalışılıyor. Mücadele alanları ve direniş alanları da öyle.

Yollar büyüdü, sorunlar büyüdü, işsizlik büyüdü, açlık büyüdü, köylü çocuklar buğday taneleri değil şehirlerde çöplüklerden karton, plastik toplamaya; bahçelerindeki domatesi değil şehirlerde pazar yerleri dağıldığında satılmamış ezik, çürük sebzeleri meyveleri toplamaya başladılar. Toprağını maden şirketine satıp madenlerde ölmeye gittiler. Teknoloji pırıl pırıl egemen gücün elinde parlamaya başlarken bu ışıltı karşısında başı dönen bazı aydınların(!) emek cephesinden liberal kaypak cepheye nasıl geçtiğini, böyle yeni bir sınıfın oluştuğunu da gördük. Güven kalmadı…

Sermaye boş durmadı. Ürettiğini yeterince satamamaya başladı. Öylesine yoksullaştırdı ki insanları. Malı elinde kaldı. Açlıktan ölmeye başladı bebeler. Dünyanın her yerinde. Her zaman her istediği gibi her yerde savaş bahanesi bulamadı. Küçülme ve sistemin değişme tehlikesine karşı yılan kendi bedenine dokunmaya başladı. Kendi dinamiğini oluşturan orta sınıfın dinamiğine ve üretkenliğine, orta sınıfın sistemine dokunmalıydı. Rezervden kısmi olarak harcamaya ve rezerve dinamiğinden kendine güç aktarmaya başladı. Bu da orta sınıfı küçültmekten geçiyordu. Yoksul, işçi ve emekçi kesimin temel hak ve özgürlüklerinde onların ölmeyeceği kadar düzeltmelere de gitmedi değil.Ama hiçbir zaman olması gerektiği kadar düzelme olmadı. Orta sınıf küçülüyordu.

Orta sınıfın dinamiğini en çok oluşturan kesimler tabî ki hekimler, memurlar, mühendisler gibi beyaz yakalı kesimlerdi.  Ülkemizde sistem açısından bakıldığında en örgütlü kurumlar Sağlık Bakanlığı, milli eğitim gibi kurumlardı. Ancak gözü ranttan başka hiçbir şey görmeyen sermaye en masraflı olan kesimi bir sistem üzerinden kullanarak, onu vasıfsızlaştırarak halkı daha çok sömürmek istiyordu. Adını sağlıkta dönüşüm koydu.

Sağlıkta dö(v)üşüm daha fazla rant, sadece sermayenin istediği kadar sağlık, kâr yapabildiği kadar değer biçmeden başka hiçbir şey değildi. Kısaca hekim ve sağlık çalışanları bu sistemde köle olmak zorunda, ürettiği kadar kendisine değer biçilmeli idi. Öyle de oldu. Kışkırtılan taleplerle birlikte daha fazla rant odağı haline gelen hastanelere akın başladı. Yük hekimlerin ve sağlık çalışanlarının omuzlarını çatırdatmaya başladı. Asistan hekimler ise burada çok kritik bir rol aldı. Türkiye’de 2005 yılında tüm eğitim ve araştırma ve üniversite hastanelerinde 6500 asistan hekim bulunurken portatif üniversite ve eğitim araştırma hastanelerinde patlama yaşanırken 2014 yılında asistan hekimlerin sayısı 4500 düştü. Sistem yükü ağırlaştırmakta ama bu yükü tartmamakta. Asistan hekimlerin çalışma şartları ise gün geçtikçe ağırlaşmaktadır. Yeni başlamış bir cerrahi branş asistanı gün aşırı nöbetlerle aylık mesai saatinde 470 saat gibi bir rekora koşuyor. Bir ay 720 saat eder. 36 saat ortalama hangi kamyon şoförü kamyon sürer? Ama asistan hekim hastada bakar ameliyata da gider. Bu şekilde eğitimden, kaliteli öğrenimden bahsedebilmek mümkün mü?

Can güvenliğinin olmaması, ücretlerin düşük ve düzensiz olması, niteliksiz eğitim ve mobbing derken bu çalışma şartları ya süpermenin ya da şizofrenin çalışma şartları olsa gerek. Asistan hekimler sağlıkta dönüşümün getirdiği ağırlığa artık dayanamadılar ve ilk hareketlenmelere 2008’de Adana’dan ,İzmir’den başladılar. TTB’nin ve sendikaların devreye girmesiyle korku bariyerlerini yıkan asistan hekimler İzmir Bozyaka görev etkinliği (2012) ile birlikte Aydın Adnan Menderes 2013 , İzmir Yeşilyurt 2013, Behçet Uz 2013, Göztepe 2014, Şişli Etfal 2014, Trakya Tıp Fak 2014, Maraş Üniversitesi  2014, Mersin 2014, Bakırköy 2014 görev etkinlikleriyle birlikte artık söz söyleyebilir konuma geldiler. Baş döndürücü bir hızla gelen asistan hekim eylem haberleri aslında bize sağlıkta dönüşümün acı meyvesidir. Ama bizlere direniş geleneğini öğrettiği içinde bu eylemlerin her biri çok değerlidir. TTB asistan hekim kolu başkanlığı Avrupa asistan hekimlerine eylem tecrübelerimizden ve kazanımlarımızdan bahsetmiştir. Aynı şekilde bize Avrupa’daki örgütlenme ve başarı hikayelerini aktarmıştır. Tüm dünyada nerdeyse aynı durumda olduğumuzu görünce Türkiye’deki eylemlerinde tesadüf olmadığını anlamak kolay olmaktadır. Keza şu var ki temel haklarımız Avrupa’nın ve diğer gelişmiş ülkelerin çok çok gerisindedir. Mesela nöbet ertesi gibi.  Polislerin, askerlerin özlük hakları bile bizlerden çok daha güçlü. Devletin önceliklerini anlamakta bu şekilde mümkün. Emekli hekim 1800 TL, emekli albaya 4000 TL maaş. Yani ölene kadar çalışma mecburiyeti. Üstelik uzmanlıkta da parlak bir süreç artık gözükmeyince asistan hekimlere örgütlenmekten ve direnmekten başka çare gözükmedi. Bu işkenceyi bile bile çekmek istemediler. Her yerden seslerini çıkartmaya başladırlar.  ‘Üretimin merkezi biz isek sözün merkezi biz olmalıyız’ demeye başladırlar. TTB çatısında Türkiye’nin birçok yerinden gelen asistan hekimler uzmanlık öğrencileri kolunu oluşturdular. Şimdi bu kolun çatısında tecrübelerini, kazanımlarını, davalarını, otokrin sorgulamayı, asistan hekimlerin hukuksal alanlarını teknik bir şekilde sorgulamaya ve dökümanize etmeye başladılar. Artık resmen bir danışma merkezi haline gelmeye başladılar. Bu merkez mobbinge ve emek sömürüsüne karşı mükemmel bir dinamik haline gelecek ve asistan hekimler için gerçek bir direnişin yolu, zaferin yolu olacaktır. Buradan doğan kazanımlar ise sistemin koroner* arterlerinden birini tıkayabilecektir. Çünkü sistem halen asistan hekimlerin üzerinden yürümektedir. Asistan hekimler, bu dinamizmle birlikte hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının da sistem tarafından ablukaya alınmış haklarını almasında yol gösterici olacaktır.

Türkiye büyük hekim meclisine Adnan Menderes Üniversitesi asistan hekimlerinin büyük görev eylemini sunmuştum. Sunumumun son cümlesi ‘Zafer süresiz g(ö)revlerden gelecektir’ olmuştu. Daha sonraki konuşmacıların bir çoğu bizleri örnek gösterdi. Aile hekimleri geçtiğimiz gün tüm Türkiye’de ortak ve güçlü bir eylemi yüzde 90 katılımla gerçekleştirdiler. Zamanın ibresi asistan heklmlere de yavaşça dönmektedir. Bunu yürekten ve büyük bir umutla izliyorum.

*kalbi besleyen damar

 

 

ÖNCEKİ HABER

Adaletten yoksun bir düzenle karşı karşıyayız

SONRAKİ HABER

Kadın düşmanı bir iktidarla uzlaşmıyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa